Espressolab: Tutkuyla Kavrulan Kahveler

Pazarlama & Kurumsal İletişim Müdürü Ersin Kefeli’den 2014’te başlayan ve büyük bir kahve zincirine dönüşen Espressolab’in hikâyesini dinledik.

Espressolab, 2014 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Santralistanbul kampüsünde, 18 metrekarelik, içeride oturacak yeri olmayan bir dükkânda doğuyor. Kurucusu Esat Kocadağ, 2000’li yılların başlarında ABD’ye yaptığı seyahatlerde insanların kahve dükkanlarında nasıl sosyalleştiklerini, kahvenin etrafında şekillenen sohbetleri gözlemliyor. Kahvenin lezzetinin ise iyi olmadığını görüyor ve ‘’bunun daha iyisini yapabilirim’’ mottosuyla kendisinin de öğrencisi olduğu Bilgi Üniversitesi’nde ilk mağazayı açıyor.

Espressolab, nitelikli kahvenin tüm dünyadaki kahve severlerle buluşturulması amacıyla yoluna 11 ülkede devam ediyor. Aslında bir üniversite girişimi olarak küçücük bir dükkânda başlayan hikâye, bugün Merter’de kurulan 6000 metrekarelik, Avrupa’nın en büyük kahve deneyim merkeziyle güçlü bir şekilde devam ediyor. Marka, yerli ve milli bir Türk markası olarak bu topraklarda yarattığımız tüm değerler bütününü dünyadaki kahve severlerle buluşturmuş olmayı hedefliyor. Dünyadaki herkesin nitelikli kahve deneyimini bir kere de olsa Espressolab ile yaşamış olması, Ersin Kefeli’nin en büyük hayali. Bu doğrultuda ekip olarak 5 yıllık marka stratejilerini şimdiden oluşturup emin adımlarla ilerliyorlar. Şu an Türkiye dışında; Mısır, Fas, Ürdün, Almanya, Güney Afrika, Kıbrıs, Katar ve B.A.E gibi ülkelerde mağazalar aktif olarak hizmet veriyor. 2023 yılı ilk çeyreğinde ise Portekiz, Irak, Filistin ve Guatemala’da ilk mağazaların açılışı planlanıyor.

“Bir Türk markası olarak globalde adından söz ettiren kahve markalarından biri olmak için çok sıkı çalışıyoruz”

“Bir şeyi yaparken en iyisi olmayacaksak o işin içinde olmamalıyız. Bu nedenle uzun süredir merkez ofisimizin, kavurma merkezimizin ve kahve dükkanının içinde olduğu, adından söz ettirecek bir deneyim merkezine taşınmayı hayal ediyorduk. Uzun araştırmalar sonucu Merter’de Türkiye’nin ilk karton fabrikasını dönüştürerek hayata geçirdiğimiz 6000 metrekarelik Avrupa’nın en büyük kahve deneyim merkezini inşa ettik. Coffee shop, kavurma merkezi, bakery, kokteyl bar, konferans salonu, workshop merkezi, co-working çalışma odaları, ofis ve depodan oluşan bu dev komplekste Türkiye’nin ve Avrupa’nın dört bir yanından misafir ağırlamaya başladık. Ziyaretçilerimiz bir bardak kahveden daha fazlasını bu merkezde bulabiliyorlar. Stand-up gösterileri, yoga, pilates, sanat/terapi etkinlikleri, kahve workshopları ve DJ performansları sadece bu deneyimlerden bazıları. Espressolab Roastery’de günde ortalama 5-7 bin arası tekil ziyaretçi ağırlıyoruz ve ziyaretçi sayımızın günden güne arttığını gözlemliyoruz.

Merter’de açtığımız ‘Espressolab Roastery’ Avrupa’da şimdiden adından çok fazla söz ettirmeyi başardı bile. Bir Türk markası olarak bu durumdan gurur duyuyoruz. Espressolab şu anda 11 ülkede 140 mağazasıyla hizmet veren ve yerelden globale doğru emin adımlarla ilerleyen bir marka. Espressolab Roastery bu amacımız doğrultusunda global kahve zincirleri arasında daha fazla söz edilmeye başlayan bir marka olmamıza katkı sağladı. Çünkü bu büyüklükte bir merkez hiçbir rakibimizde yok.” diye konuşuyor Kefeli.

Aroma ve Kahvenin Lezzetini Bir Araya Getiren Denge

“Biz nitelikli bir kahvenin, topraktan fincana tüm süreçlerinin takip edilmesiyle elde edilebileceğine inanıyoruz. Bu nedenle misafirlerimize sunduğumuz her bir kahvenin tüm üretim süreçlerinin en iyi şekilde yapılmış olmasını önemsiyoruz. Kahve meyvesini üreten çiftçiden; kahveyi hazırlayan baristalarımıza kadar büyük bir özveri ile çalışıyoruz. Biz kahve çekirdeklerini toptancılardan almak yerine bizzat dünyanın dört bir yanındaki yerel çiftlikleri ziyaret ederek en iyi hasadı direkt üreticisinden ‘’single origin’’ olarak almaya çalışıyoruz. Dünyada kendi çiftlik sütünü kullanan tek kahve markasıyız. Biz iyi bir lattenin sadece iyi bir kahve çekirdeği ile değil yağ ve protein oranı yüksek günlük sütle elde edilebileceğini biliyoruz. Bu nedenle UHT süt kullanmak yerine tüm süreçlerini de takip edebilmek adına Kırklareli Vize’de kendi çiftliğimizi kurduk. Mocha çeşitlerinde ise rakiplerimiz sos kullanırken biz gerçek Belçika çikolatası kullanıyoruz.”

‘Kurulduğumuz günden beri kahve özelinde korumak istediğimiz etik değerler kadar piyasadaki rakiplerimizden neyi daha iyi ve farklı yapabileceğimize odaklanıyoruz. Örneğin global kahve markalarından farklı olarak reçetelerimizde donuk ürün kullanmıyoruz. Bugün bir Espressolab mağazasında yiyeceğiniz sandviç geceden hazırlanıyor ve mağazalarımızda misafirlerimizle buluşuyor. Anadolu’da bir mağazamız açıldığında mutfak kurulması şartını koşuyoruz. Çünkü tüm Espressolab’lerde taze ürün deneyimi yaşatabilmek marka stratejimizin temelini oluşturuyor.

Çeşitli Şeflerle Gelecek Projeleri

Yiyecek menümüzde mevsimsel olarak yaptığımız değişiklikler gibi yeni dönemde daha fazla uluslararası şefle Espressolab Roastery’de bir araya gelerek iş birlikleri yapmayı arzuluyoruz. Arzumuz dünyada ancak gezerek yiyebileceğimiz lezzetleri direkt o yörelerin şeflerinden misafirlerimizle buluşturmak ve kalıcı bir tat yaratmak. Yeni dönemde Michelin yıldızlı birçok şef ile iş birliği yaparak yeni tatlıları misafirlerimizle buluşturacağız. Buradaki projelerimiz şimdilik sürpriz olarak kalsın. Yakında sizin aracılığınızla projelerimizi duyuruyor olacağız.

Espressolab olarak açık mutfak konseptli mağaza sayımızı artıracak stratejilerimizi geliştirdik. Bu trendin de öncüsü olacağımızı düşünüyorum. İstanbul’da bakery & coffee shop konseptli ikinci mağazamızı Roastery’den sonra Caddebostan’da açacağız.


Pandemi sonrası yapılan araştırmaları incelediğimizde ise pandemi döneminde kahve içme sıklığında yaşanan değişim tüketicilerin normalden daha fazla kahve tükettiğini ortaya koydu. Normalleşme sürecinde kahve dükkanlarında vakit geçiren tüketici sayısı da mahalle kahvecisi dediğimiz butik kahveci sayısı da arttı. 2022’de yaygınlaşan butik kahvecilik ve zincir kahve markalarının mağaza sayılarını artırmasına bağlı olarak kahve tüketiminin artmasıyla yıllık kişi başı tüketimi 2 kiloya yaklaştı. 2012’de yıllık kişi başı 200 gram kahve tüketilirken 2020’de 1 kiloyu geçti. Yani kahvenin yıllar içerisindeki artış hızı oldukça sevindirici. Ancak Avrupa’ya baktığımızda, yıllık kişi başı kahve tüketimi Almanya, İtalya ve İngiltere gibi ülkelerde 4 kilonun üzerindeyken, İskandinav ülkelerinde ise 9 kilonun üzerinde bir tüketim olduğunu gözlemliyoruz. Bu nedenle kahvenin günlük yaşamımızdaki yeri anlamında hala çok geride. Büyüyen pastadan herkes pay almaya devam ediyor. Sektör büyüyor. Türkiye’de pandemi sonrası yeniden bir kahve devrimi başladı. Önümüzdeki dönemde bakery ve coffee shop modeli kahve dükkanları trend olacak. Özellikle açık mutfak şeklinde kurulan fırın ürünlerinin taze taze piştiği ve bir yanda da nitelikli kahve sunan kahveciler her yerde görülebilecek.

Sosyal Medya'da Paylaşın