Mimar Hakan Kıran’dan Avrupai cafe’ler

Perili Köşk, Larus Palas, Opera Otel, Sancaktepe Rings, Haliç Metro Geçiş Köprüsü, Cemile Sultan, Maçka Palas, Ortaköy Yalı, Periliköşk gibi hem yurtiçi hem de yurtdışındaki onlarca projeye imza atan Mimar Hakan Kıran, müzik ve yemek hobisini işe dönüştürdü.

Dünya’dan Özge Yavuz’un haberine göre; Mimar Sinan Üniversitesi’nde okurken tek yaşadığı için mecburen yaptığı yemekleri hobiye dönüştüren Kıran, mimarlığın yanı sıra aldığı müzik eğitimiyle de öne çıktı. Uzun yıllar tenor olarak da çalışan Kıran, yurtdışına mimarlık yapmaya gittiği dönemlerde oradaki opera-kafe kültürüne bağlandı. Mimarlık ağır bastığından müzik ve yemek işine ilk etapta hobi olarak devam eden Kıran, 2001’de Atatürk Kültür Merkezi (AKM) yanındaki 1987 kuruluşlu meşhur Gezi Pastanesi’ni devraldı. Böylece gönlünde yatan opera-kafe kültürünü hayata geçirdi.

2009’dan beri yüzü gülmedi

Bir yıl tadilat yaparak genişlettiği ve farklı yeme-içme konseptlerini dahil ettiği Gezi Pastanesi’nde 2009’da AKM’nin yıkımıyla başlayan süreçten sonra deyim yerindeyse hiç yüzü gülmedi. Çünkü kültür merkezine gelen sanatçılardan müşterilere birçok kesimin ayağı Taksim’den kesildi. Ardından 2014’teki Gezi Olayları da tuzu biberi oldu. Ancak aradan geçen bu sürede bir kültür misyoneri olarak asla geri adım atmadığını, kaliteden taviz vermediğini belirten Hakan Kıran, “2009’dan beri cepten harcıyorum. Mimarlıktan kazandığım parayı buraya yatırıyorum. Bu benim için bir gönül işi. Bir kültür misyonum var” diyor. Pandemi sürecini yeni değil aslında 2014’ten beri yaşadıklarını anlatan Kıran, bugünlerde ise oldukça heyecanlı. Çünkü Atatürk Kültür Merkezi yenilenen ve iddialı yapısıyla yeniden bir cazibe merkezi olmaya hazırlanıyor. Konuşulana göre 29 Ekim’de açılması planlanan merkez, operadan baleye, tiyatrodan sinemaya sanat ve kültürün her alanında büyük salonları ve sergileme alanlarıyla herkese ‘merhaba’ diyecek. İşte o zaman kültür ve yeme-içme sektörünün yeniden bir araya geleceğini ve hayallerinin gerçek olacağını söyleyen Kıran’la hem bu yeni hedeflerini hem de pandeminin vurduğu yeme-içme sektörünü konuştuk…

“Bu kültürü yaşatmak zorundayım”

Hakan Kıran, Gezi Pastanesi’ne farklı konseptler ekleyerek, ismini Gezi İstanbul olarak değiştirdi. Buranın AKM kapanmadan önce oldukça hareketli olduğunu söyleyen Kıran, “2009’dan beri maalesef zor günler geçirerek ayakta kaldık ama taviz vermedik. 2014’te Gezi olaylarından sonra daha büyük darbe aldık. Ama biz hep açığız. Belli müşteri profilimiz halen devam ediyor. Ama uzun süre insanlar Taksim’e çıkmadılar. Halbuki İstanbul’un kültürü burasıdır. Şimdi Atatürk Kültür Merkezi yakında bitiyor. Tekrar Taksim’in, operanın ve kültürün layık olduğu yere geleceğine inanıyoruz. Az bir zaman kaldı. Heyecanla bekliyoruz” dedi. 2009’dan beri zarar ettiklerini ama Gezi İstanbul’un kendisi için bir misyon olduğunu vurgulayan Kıran, “Bu kültürü yaşatmak zorundaydım. Çok para kaybederek yaşattık bugüne kadar. Pandemide de çok şey yaşıyoruz. Ama biz bu pandemiyi 10 yılı aşkın zamandır yaşıyoruz aslında” dedi.

AKM’nin yenilenen yapısında Gezi İstanbul’un bahçe bölümünün de muhtemelen düzenleneceğini belirten Kıran, “Bir şekilde AKM’nin parçası olmaya devam edeceğimizi düşünüyoruz” diye konuştu.

Yeni konsept geliştirdi

Hakan Kıran, Gezi İstanbul’un içine adapte ettikleri konseptleri şöyle anlatıyor: Burada farklı mutfaklar var. Pasta ve pasta ürünleri, bakery dediğimiz ekmek, simit gibi ürünlerin olduğu bölüm, çikolata, barista ve dünya mutfağı. Özellikle çikolatada çok iddialıyız. Dünyanın en iyi çikolata ustalarından eğitimler aldık, gerçek çikolata yapıyoruz. Şimdi Gezi İstanbul adıyla bu alanlara odaklanmış konseptler açmayı planlıyorum.” Kıran, bu konseptlerden birinin küçük atıştırmalıkların olduğu bir kafe, diğerinin ise sadece çikolata üzerine olacağını açıkladı. Bunun için ilk etapta İstanbul Göktürk’e odaklandıklarını belirten Kıran, “Şehrin böyle konseptlere ihtiyacı var. En sevdiğim konsept ise Almanya’daki meşhur Dallmayr’dir” dedi.

“Çalışanlara faizsiz kredi desteği sağlanmalı”

Gezi İstanbul’un yanı sıra tarihi Agora Meyhanesi’nin de sahibi olan Kıran, bu sektörde toplam 52 kişiye istihdam sağlıyor. Yanında çalışan personele her zaman destek olduğunun altını çizen Kıran, pandemi sürecinde devletin işletmelerin yanı sıra personele de faizsiz ve ertelenmiş ödemeli kredi imkanı sağlaması gerektiğini söylüyor. “Personeli kimse anlamıyor. Bu insanlar 3 bin TL maaş alıyor görünüyor ama bu kişiler 3 bin TL de bahşiş alıyordu. Bunu kimse hesaba katmıyor. O yüzden geçim sıkıntısı çekiyorlar. Kredi imkanı sunulmalı” diyor.

Mimarların çoğunda yeme-içme hobisi vardır

Hakan Kıran, mimarlıkla yeme-içme işinin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledi. Tasarım yapan çoğu mimarın gönlünde yeme-içme hobisi olduğunu belirten Kıran, “Çünkü mimarlık bir kültür yaratma işidir. Yeme içme de, mimari eser kadar kültürleri ifade etme zenginliği ve kabiliyeti olan diğer iştir. Benim birkaç gömleğim var. Eşim ve çocuklarımla müzikle de içli dışlıyız. Uzun yıllar tenor olarak görev yaptım. Konservatuara gittim bir dönem. Eşim de soprano aynı zamanda. Ama mimarlık ağır bastı. Avrupa’da mimarlık yapma fırsatı buldum. Batı kültürüne yakınlığımız böylelikle oldu. Klasik müzik sevdiğim için her gittiğim ülkede opera ya da senfoni izlerdim. Orada ilgimi çeken şey, her operanın veya senfoni salonunun yanında bir kafe olmasıydı. Bu, kültürün bir parçasıdır. İnsanlar bir yerde buluşurlar, öncesinde bir şeyler içerler, sonra çıkıp yine bir şeyler atıştırırlar. Beni çok enterese eden bir şeydi bu. Yıllar içinde içimde bu işe yatırım yapma isteği uyandı. Gezi İstanbul da bu istekle doğdu” diye konuştu.

Sosyal Medya'da Paylaşın