Geleneksel Türk mutfağını Rönesans dansı ile buluşturan mekan: The Galliard

Adını Rönesans döneminde Fransa, İspanya ve İtalya’daki popüler bir dans ve müzik türünden alan Galliard, İstanbul Etiler’de başladığı serüvenine bugün sahip olduğu dört restoranla devam ediyor. Modern Türk Füzyon mutfağı ile Akdeniz mutfağının birleşiminden doğan lezzetleri sunan marka, lounge konseptiyle hizmet veriyor. Lezzetleri kadar sunumlarıyla da ön plana çıkan The Galliard’ın menüsünde Akdeniz ve Türk mutfağından seçilmiş leziz yemeklerin yanı sıra birbirinden enfes makarna, hamburger ve pizza çeşitleri de yer alıyor. Misafirlerini masif ahşap masalarda ve Venedik tarzında dekorasyonuyla karşılayan The Galliard’ı, Kurucusu Ahmet Uras’tan dinledik.

Ahmet Uras’ın genç yaşlarda oluşan sanat ve aşçılık tutkusu, çocukluk yıllarını geçirdiği güzel sanatlar ve mutfak sanatları öğretmeni olan anneannesi sayesinde gelişiyor. Üniversite yıllarını hem yeni kültürler ve mutfaklar deneyimleyerek hem de dünyayı dolaşarak geçiren Ahmet Uras, New York’ta ve dünyanın dört bir yanındaki çeşitli şehirlerde keşfettiği benzersiz lezzetlerden ve mutfak tarzlarından ilham aldığını söylüyor. İstanbul’a döndükten sonra profesyonel bir mutfağın parçası olma konusundaki bilgilerinden emin olmak için bir yıl boyunca aşçılık okuluna giden Uras, 2013 yılında İstanbul’da The Galliard Restoran ve Bar konseptinin Etiler’deki ilk şubesini açmaya karar veriyor.

“Misafirperver bir ev sahipliği sunuyoruz”
Galliard konseptinden bahseden Ahmet Uras, “Misafirlerimizi, konforlu ve lüks ambiyans altında kaliteli müzik ve misafirperver bir ev sahipliği ile buluşturuyoruz. 2017 yılında başlattığımız Brasserie konseptine, 2021 yılında yeni konseptimiz Cove House’u ekledik. Brasserie konseptimiz, sabah coğrafi işaretli ürünleri içeren serpme kahvaltı ile başlayan, gece ise dj performansı ile devam eden, lüksü ulaşılabilir kılan bir Akdenizli. “Koy Evi” anlamına gelen Cove House ise Tulum ve Mikanos esintileri taşıyan etnik Akdeniz konseptinin Bodrum’un muhteşem doğası ile ruh evliliği.” açıklamalarında bulunuyor.

“İlkemiz, lüksü ulaşılabilir kılmak”
The Galliard olarak 2013 yılından itibaren misafirlerine ulaşılabilir lüks anlayışla yaklaştıklarını belirten Uras sözlerini, “Lezzet ve eğlenceyi aynı çatı altında sunuyoruz. İstanbul’da sanatsal mimari, Bodrum’da ise eşsiz bir günbatımı manzarası ile misafirlerimizi karşılıyoruz.” şeklinde sürdürüyor.

“Dünyadaki birçok mutfağı takip ediyorum”
Son olarak dünya üzerinde takip ettiği şef ve restoranlara da değinen Ahmet Uras, sektör gereği birçok mutfağı ve restoranı gözlemlediğini aktarıyor: “The Galliard’ın temel konsantrasyonu olması sebebiyle, Akdeniz esintisi taşıyan İtalya, Fransa, İspanya mutfakları tabi ki en yakın takip ettiklerim. Bu mutfaklara iyi bir tamamlayıcı olduğunu düşündüğüm için Peru mutfağını ve özellikle harmanladıkları sosları, biberleri ve meyveleri daha iyi anlamaya çalışıyorum. Deniz mahsulleri konusuna farklı bir bakış açışı katan Japon mutfağını da atlamak istemem. Baharat çeşitliliği anlamında daha önce aklıma gelmeyen bir kombinasyon ararsam Hint mutfağını, sıra dışı lezzet kombinasyonları ve av hayvanlarının işlenmesi hakkında yeni fikirlere ihtiyaç duyarsam İskandinav ülkelerinin mutfaklarını takip ettiğimi söyleyebilirim. Örneklemem gerekirse de Alinea – Grant Achatz, El Celler De Can Roca – Jordi Roca, Frantzén – Björn Frantzén, La Marine – Alexandre Couillon’u sayabilirim.”

Sosyal Medya'da Paylaşın