Gastronomi turizminin doğayla buluştuğu bağ rotaları…

Yüzyıllar öncesine dayanan tarihi dokusunu koruyan da var, modern çizgilerle bir geleneği günümüze uyarlayan da… Bağ rotaları dünya gastronomi turizminin zirvesindeki yerini koruyor. Ama yıllar geçtikçe değişen dünyanın ritmine de ayak uyduruyor. Sizler için dünyanın en gözde ve dikkat çekici bağ rotalarını derledik.

Zuccardi Valle de Uco / Arjantin

İki yıl üst üste “Dünyanın En İyi Üzüm Bağları” listesinin zirvesine oturan Zuccardi Valle de Uco, Güney Amerika’da en göz kamaştırıcı deneyimlerden birini sunuyor. Tunuyán Nehri’nin alüvyon ovasında deniz seviyesinden yaklaşık 1100 metre yükseklikte bulunan Zuccardi’nin üzüm bağları, Altamira’nın kireçli topraklarının karakteristik çeşitliliğini yansıtıyor. 2000 yılından bu yana, bölgenin üçüncü nesil işletmecisi olan Sebastián Zuccardi, vadideki zenginliği konuklarına sunmak için tüm imkanları kullanıyor. Mevsimlik bir tadım menüsü sunan restoran antik bir And Dağları manzarası ile tamamlanıyor.

Bodega Garzón / Uruguay

Güney Amerika’nın bir diğer önemli bağ rotalarından biri olan Bodega Garzón, mimari ve doğal bir peyzaj içerisinde ziyaretçilerine sosyalleşme keyfi yaşatırken çevre dostu konseptiyle de övgü topluyor. 240 hektarlık dolambaçlı üzüm bağlarının ortasında, adeta bir kulüp konseptine sahip olan bu kompleks, Garzón tepeleri manzaralı. Deneyimin güçlü bir peyzaj mimarisiyle desteklendiği Bodega Garzón, meraklıları için gözde bağ rotalarından biri.

Robert Mondavi / ABD

Bir bağ, bir vizyon… 1966’da Fransa’nın en iyi bağ rotalarıyla yarışacak bir yer yaratma fikriyle harekete geçen Robert Mondavi, hayalini gerçekleştirmek için Oakville’deki tarihi To Kalon bağını seçti. 50 yılı aşkın bir iyileştirme ve yenilenme sürecinin ardından Robert Mondavi Bağı bugün dünyanın en seçkin bağ rotalarından biri haline geldi. Konseptini kaliteli bir menü ve sanatla birleştiren mekanda Beniamino Bufano’dan Pablo Picasso’ya kadar birçok sanatçının eserlerini görmek mümkün. Ünlü müzik festivallerine de ev sahipliği yapan Robert Mondavi, dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akınına uğruyor ve konuklarına sıradan bir bağ evinden çok daha fazlasını vadediyor.

Marqués de Riscal / İspanya

Sıradan bağ evlerini geleceğe taşıyan, fütürist bir yaklaşım ve nefes kesici bir mimariyle ‘bağ rotası’ kavramını yeniden yazan Marqués de Riscal, ziyaretçileri her detayda şaşırtmayı başarıyor. Kanadalı mimar Frank Gehry’nin tasarladığı bu sıra dışı yapının tarihi sanılanın aksine oldukça eskiye dayanıyor. 1858 yılında Guillermo Hurtado de Amézaga tarafından kurulan Marqués de Riscal, kısa sürede Avrupa’nın en önemli bağ rotalarından biri haline geldi. Yüzyılı aşan bir tecrübeyi geleceğe taşımaya karar veren marka, yeni yüzyılın gelişiyle 2000 Projesi’ni hayata geçirdi. 2006 yılında Frank Gehry’nin muhteşem tasarımıyla açılan yeni bina seçkin menüyü tatmaya gelen ziyaretçiler için bir otel de barındırıyor.

Antinori nel Chianti Classico / İtalya

Dünyanın birçok bağ rotasının geçmişi uzun yıllar öncesine dayanır. Ancak bu sefer 1385 yılına kadar uzanan bir hikaye karşımıza çıkıyor. Antinori ailesinin kuşaklar boyu süren geçmişi Chianti Classico bölgesinin tarihiyle birleşmiş desek yeri. Ailenin bu topraklarla olan kadim bağını kutlamak ve bağ rotalarına ilgi duyanları ağırlamak için Antinori ailesi 26 kuşaktır ilk kez misafirlere özel bir bağ rotası inşa etmeye karar verdi. 25 Ekim 2012’de açılışı yapılan mekan, tamamen yerel malzemelerle ve muhteşem Toscana manzarasıyla çevrili. Gelenek ve yeniliğin uyumlu bir şekilde var olduğu Antinori nel Chianti Classico; üzüm bağları, zeytin ağaçları ve ormanlar arasında gizlenmiş binası ve yüksek enerji tasarruflu donanımıyla Antinori ailesinin kadim geçmişini gelecekle buluşturuyor.

Château Sainte Roseline / Fransa

Fransa’nın yer almadığı bir bağ rotası muhtemelen eksik kalır. Provence’ın Les Arcs bölgesinde yer alan 13. yüzyıldan kalma Château Sainte Roseline bize tarihin kapılarını açıyor. Rivayete göre, çok sert bir kışın sebep olduğu kıtlık günlerinde Les Arcs lordunun en büyük kızı Roseline de Villeneuve, yoksullara vermek için aile rezervinden bir şeyler çalarken yakalanır. Önlüğünde sakladıklarını göstermesi istendiğinde ise, bir kucak dolusu gül dökülür. 19. yüzyılda azize ilan edilen Roseline’in anısına bugün organik tarıma adanan bu mülk, 110 hektarlık birinci sınıf üzüm bağlarından oluşuyor. Provence bölgesinin seçkin lezzetlerini ihtişamlı bir dekorla birleştiren Château Sainte Roseline, Fransa’da bağ rotası denilince akla ilk gelen adreslerden…

Sosyal Medya'da Paylaşın