Kapılarını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 1981 yılında açan Dragon Restaurant’ın İstanbul’daki hayatı 1987 yılına dayanıyor. Hilton Oteli’nde yapılan bir etkinlikte çok sevilen ve devamında İstanbul’a gelen mekânın mutfağını ve hikayesini sahibi Cemal Turgut’tan dinliyoruz.
İlk olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 1981 yılında faaliyete geçen Dragon Restaurant, 1985 ve 1986 yıllarında Hilton Oteli’nde Çin Yemekleri Haftası’na katılıyor. Etkinlikte çok tutulan bu mekan, Hilton Oteli’n daveti üzerine 1987 yılında İstanbul’a taşınıyor.
Dragon Restaurant’ın kurucusu Turgut, mekânın leziz yemeklerinin Hong Konglu ve Çinli aşçılar tarafından hazırlandığını anlatırken, dekorasyonun klasik Çin tarzında hazırlandığını söylüyor ve hizmet kalitesinden asla ödün verilmediğini anlatıyor.
Kanton ve Szechuan mutfağından yemeklerin yer aldığı geniş bir menüye sahip olan Dragon’un spesiyallerini anlatıyor Turgut: “Krepli çıtır ördek, Sizzling çeşitleri, tatlı ve ekşi soslu tavuk, Szechuan usulü dana eti, yeşil biberli dana eti, sarımsak soslu karides ve kızartılmış dondurmayı saymak mümkündür.”
İşin sırrı denge
Dragon Restaurant menüsünü oluştururken dikkat ettikleri noktaları anlatan Cemal Bey, “İnsanların ilk gözleri ile sonra burunları ve en son ağızları ile yemek yediğini çok iyi bilen Çinliler; yemek hazırlığı, pişirmesi ve servis esnasında bu noktaları hep göz önünde bulundurmuşlardır. Dolayısıyla servis edilen yemeğin göze hoş görünmesi, baharatların ve sosların iyi birleşmesi, pişen malzemelerin şekil olarak uyum sağlamasına özen gösterirler” diyerek açıklıyor ve devam ediyor: “Menü oluşturulurken Avrupalıların damak zevkine hitap eden lezzetlere dikkat ederiz. Menüdeki yemeklerin sos ve malzemeleri ona göre seçilir.”
Çin mutfağının yemeğe yaklaşımıyla ayrı bir konuma sahip olduğunu belirten Turgut, “Çinlilere göre yemek; sıcak ve soğuğun, tatlı ve acının, yumuşak ve sertin bir arada olduğu Yin ve Yang’dir. Bir denge işidir” diyor.
Dragon’u kurarken en önem verdikleri noktanın “yerli müşteri ve Avrupalıların damak zevkine hitap eden, nezih bir ortamda sürekliliği olan ve klasikleşen bir restaurant olma hedefi” olduğunu söyleyen Cemal Bey, klasikleşmiş menü ve lezzetlerin sürekliliğine ve hiçbir lezzetin değişmemesine de dikkat ettiklerini söylüyor.
Dragon’un sloganı: Biz farklıyız
Son yıllarda Uzak Doğu mutfağının revaçta olması ve toplumun yıldan yıla artan bu lezzete kayıtsız kalmamasını yorumlamasını istediğimiz Dragon Restaurantları’nın Kurucusu Cemal Bey, Türkiye’de ilk mekanı açtıklarında Uzak Doğu lezzetlerine ilişkin malzeme bulmakta sıkıntı yaşadıklarını ve ithal ettiklerini söylüyor. Aynı zamanda bu yemek kültürünün bilinirliğinin çok az olduğuna değinen Turgut, “Yıllar geçtikçe Uzak Doğu yemek kültürü ve bilinirliği çok gelişti. Bazı rakip firmaların Türkiye’de restoran açmaları bu bilinirliği üst seviyelere çıkarttı” ifadelerini kullanıyor.
Konu diğer firmalara ve rekabete geldiğinde, özellikle Dragon’u rakiplerinden ayıran ve öne çıkaran özelliklerini soruyoruz. Cemal Bey, “Bizim bir sloganımız var ve bizi diğer restoranlardan ayıran özellik de odur” diyerek sloganı paylaşıyor: “Biz farklıyız.”
“Türk mutfağı sadece kebap ve döner demek değil”
Türk mutfağının, dünya gastronomi alanındaki yeri ile ilgili görüş ayrılıkları söz konusu. Bu konuyla ilişkin Cemal Bey, “Türk mutfağı, dünya mutfaklarına bakıldığında bence hak ettiği yerde değil” diyerek sözlerine başlıyor ve ekliyor: “Türk mutfağının tanıtımı Türkiye içinde çok yapılıyor fakat Türkiye dışında tanıtımı çok az yapılıyor. Türk mutfağı sadece kebap ve döner değil. Geleneksel ev yemekleri ve yöresel yemekler bana göre dünyanın en iyi mutfaklarından biri. Nasıl Uzak Doğu mutfağı dünyanın her yerine yayılmışsa Türk mutfağı da dünyanın her yerine yayılabilecek zenginlikte” diyerek sözlerini noktalıyor.