Elibelinde Tarım Kuşkonmaz Üreticisi Aslı Aksoy, Gündem Değerlendirmeleri’nde koronavirüs süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Bir çiftçi olarak tüm sene hasadı beklediklerini fakat pandemi sürecinden olumsuz etkilendiklerini belirten Aksoy, “Tabii diğer bölgelere göre bu konuda Muğla olarak daha şanslıyız. Daha rahat, yoğunluğu az bir bölgedeyiz” dedi.
Aslı Aksoy, öncelikle farkındalık yarattığı Elibelinde Tarım markasından ve kendi hikâyesinden şöyle söz ediyor: “Aklımın bir köşesinde hep memlekete geri dönüp aktif bir üretim yapmak vardı. Arkasında hep bir kadın olsun istedim. Daha ne üreteceğimi bilmez iken Elibelinde doğdu aslında. İsmi ise babamla gezerken kilim şekillerinden vücut buldu diyebilirim. Yurtdışında bir gıda fuarında kuşkonmazla tanıştım. Topraklara çok uzun süre baktım. Kuşkonmaz üretiminde yaygın bir şey yoktu Türkiye’de. Literatür çok zayıftı. Profesyonel hayata devam ederken araştırmalarım oldu. Çok istedikten, çok sevdikten sonra toprağa bir veriyorsan toprak sana 5 veriyor zaten. Minimum 20-30 dönüm gerekiyordu. Kadın başınıza hiç bilinmeyen bir ürünü üreteceğim dediğinizde iş zor oluyor tabii. Bugün ise hasat yaptığımız 40 dönüm dikili arazimiz var.”
“Üretim kadınların omuzlarında”
Aksoy, doğru tarımdan da söz ederek; planlı, hesaplı, kitaplı gidilmesi gerektiğini vurguluyor ve artık ürünlerin yetiştirilmesine farklı bakmak gerektiğinin de altını çiziyor. Tarımda; bilgi, araştırma, planlama, maliyet araştırmalarının iyi bilinmesi gerektiğini ifade eden başarılı isim, “Vicdanlı, akıllı, planlı üretim yaptığınız sürece her şey olabiliyor. Biz tarlada 15 kişiyiz, benimle beraber 16. Üretim kadınların omuzlarında. Erkekler kahvelerde otururken kadınlar tarlalarda çalışıyor, eve gidiyorlar çiftçilikleri devam ediyor. Asıl yük kadınlarda. Gücümüzün yetmediği yerde erkeklerden de destek alıyoruz tabii. Ama yola %90-95 kadınlarla devam ediyoruz” diyor.
“Kuşkonmaz her gün hasadı yapılan bir ürün”
Markalaşma sürecinin kolaydan ziyade uzun soluklu bir yolculuk olduğunu, ilmek ilmek dokumak gerektiğini dile getiriyor başarılı isim. “Bu doğru, gerçek, ve samimi bir hikaye” diyen Aslı Aksoy sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her bir siparişimiz organik. Gücümüzün yettiği kadar günde 17-18 saat çalışıyoruz. Kargo süreçlerine kadar müdahale ediyorum. Her bir ürünümüz tüketilinceye kadar müşteriyi memnun etmeye çalışıyoruz. Öte yandan kuşkonmaz her gün hasadı yapılan bir ürün. Sabah kestiğimiz sürgünlerin hemen yıkanması yapılıp akşam yola çıkıyor. Her şey yolunda giderse ertesi gün, yetişmezse 2 günde üreticinin elinde oluyor. Zaten kuşkonmazın 15 gün içerisinde tüketilmesi gerekiyor. Diğer yandan kuşkonmaz saklanmak isteniyorsa dondurulabilir. Sezon biterken özellikle tüketicilerimizden gelen bir soru bu. Direkt buzluğa koymadan, 1.5-2 dakika ön haşlama yapılır sonra şoklama yapılarak buzdolabına koyulabilir.”
“Kuşkonmaz çok faydalı bir besin”
Aslı Aksoy, Antalya’da sadece beyaz kuşkonmaz üreteceklerinin de müjdesini veriyor. Yurtdışında özellikle Almanya’da kuşkonmazın çok tüketildiğini söyleyen Aksoy, Türkiye’nin kuşkonmaz tüketimi konusunda daha yolun başında olunduğunu belirtiyor. Kuşkonmazın her sene kendi içinde %30-35 büyüyen bir pazarı olduğunu söyleyen başarılı girişimci, “Ama Pazar denilebilecek bir büyüklükte üretimimiz yok. Mesela ben Türkiye’de 2. büyük kuşkonmaz üreticisi konumundayım. 40 dönüm ne ki? En büyük üreticimiz 350-400 dönümde bu işi yapıyor. Hepimizi toplayın 500 dönüm üretim yapamıyoruz. Diğer üretici arkadaşlarımıza destek oluyoruz. Çünkü kuşkonmaz çok faydalı, folik asit yönünden çok zengin bir besin. Özellikle hamileler için çok önemli. Bir porsiyonla almanız gereken miktarı alabiliyorsunuz. Kalbe iyi geliyor, bir porsiyon ile doyabiliyorsunuz, kalorisi çok düşük, tüm sindirim sisteminizi temizliyor, vitamin ve minerallerce çok zengin. Tam bir antioksidan” ifadelerini kullanıyor.
“Tohum konusunda büyük bir çeşitliliğimiz var”
Aksoy bu sezon HoReCa kanalının çok yön değiştirdiğine vurgu yaparak, bu kanalın kendileri için çok önemli olduğunu söylüyor. Fakat korona sebebiyle ciddi bir partnerle bu sezon çalışamadıklarını da sözlerine ekleyen Aslı Aksoy, “Ancak normal şartlarda üretimimizin %30-35 civarının HoReCa ile satıldığını düşünüyorum. Tabii bu sene çok ciddi bir hezimet. Sağ olsun tüketicimiz bize bu sene çok ciddi destek oldu. Öte yandan tohum konusuna değinecek olursam müthiş bir üreticiliğimiz var iken bunun sınırlandırılması büyük bir kayıp. Büyük bir çeşitliliğimiz var. Kuşkonmaz özelinden bakmam gerekirse, bizim tohumumuz Hollanda’dan geliyor. Doğru toprak ve doğru iklim ile buluşturuluyor burada. İlk kuşkonmaz Atatürk döneminde 15 dönüm olarak kurulmuş ama devamı getirilmemiş. Biz de istiyoruz ki yerel tohumumuz olsun. Ancak üretici olarak tek başımıza bunu yüklenebilmek çok zor. Ciddi bütçeler gerektiren ve minimum 10 sene sürecek bir süreç. Uğraşıyoruz evet ama asıl hedefimiz kendi yerli tohumumuzu üretmek. Sadece kuşkonmaz değil, diğer ürünlerde de bu böyle olmalı” diyor.
“Kuşkonmaz Türkiye’de her yerde yetişir”
Aslı Aksoy iklim olarak Türkiye’de kuşkonmazın her yerde yetişebileceğini sadece uygun çeşidin kullanılması gerektiğini söylüyor. Hasat döneminin ise dönemsel olarak değişebileceğini belirterek, “Mesela Muğla’da erkenci üretim var. Şubat sonu başlar, Mayıs sonu biter. Eskişehir’de ise rakım daha yüksek olduğu için Mart ayının sonunda hızlanıyor, Temmuz Ağustos ayına kadar devam edebiliyor. Öte yandan işin zorluğuna gelecek olursak tarımsal üretimde kontrolünüz dışında olan faktörlere karşı da bir mücadele içerisindeyiz. Önüne geçemeyeceğiniz şeyler var, mesela burada Mayıs ayında hava 42 dereceyi gördü. Ve bitkinin strese girmemesi için damlama yönlerini değiştirdim” ifadelerini kullanıyor.
“İçe doğru bir dönüşüm başladı”
Tarımda dönüşüme de değinen başarılı isim, “Ülke kendi kendine yetmiyorsa yandık” diyor ve sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Küreselleşme yalan mıydı diye düşünüyor insan. Küçük ölçeklere dönmeye başladık. Sosyal hayatlarımız vardı şuan kendi içimize çekildik. Ben içe doğru bir dönüşüm başladı diye düşünüyorum. Mutlaka birçok şey değişecek hayatımızda. Tarımsal üretim, güvenilir gıda, sürdürülebilirlik en kritik olduğu noktaya doğru gidecek.”