Şu günlerde herhangi bir aşcıya dünyayı çevre felaketlerinden korumak için bundan sonra daha az et yememiz gerektiğini söyleseniz, herhalde yüzünüze bakar ve ne demek istediğinizi anlamaya çalışır. Evet, artık böyle bir gerçek var. Günümüzde bilim adamları dünyanın geleceğini kurtarmak için et yemeyi azaltmamızın çok önemli olduğunu vurguluyorlar.
İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde dünyanın uçsuz bucaksız görünen kaynakları hiç bitmeyecek gibiydi . Endüstrileşme devrimi sonrasında dünya kaynakları hoyratça kullanılmaya başlandı. Çevreye verilen zararların yarattığı tehlikelerin ilk sinyalleri gelmeye başlayınca , politikacılar refahı artırma pahasına bu sinyalleri göz ardı ettiler. Küresel ısınmanın etkilerinin artık ertelenmeye tahammülü yok. Dünyanın çeşitli yerlerindeki sel ve fırtınalar önlemler alınmazsa yaşanacak tehlikelerin boyutunu gösteriyor. Bilim adamları eğer küresel ısınma iki derece daha artarsa dünyayı sarsacak kuraklık, susuzluk açlık ve göç felaketlerinin kaçınılmaz olduğunu net olarak ortaya koyuyorlar. Küresel ısınmaya en çok neden olan gelişmiş ülkeler ortaya çıkacak tehlikelerinin sonuçlarını artık öngörerek eski politikalarına devam edemeyeceklerini anladılar. Artık tüm dünyada etkin önlemler alma zamanı geldi.
Küresel ısınmanın en önemli nedeninin atmosferdeki sera gazları olduğunu biliyoruz. İlginç olan şu ki, sera gazlarının oluşumunda hayvan yetiştiriciliği ve et üretiminin önemli rolü var. Et ve süt tüketimi için yetiştirilen hayvanlar sindirim sistemlerinde oluşan metan gazlarını havaya salmaktadırlar. Metan gazı atmosferi tehdit eden sera gazlarının ,üçte birini teşkil etmektedir. Bunun yanında , hayvanların beslenmesi için yetiştirilen yem bitkileri için geniş tarım alanlarına gereksinim duyulmaktadır. Dünyada tarım topraklarının %60’ı yem bitkileri için kullanılmaktadır. Yem bitkilerinin miktarını artırmak için az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde orman arazilerinde ağaçlar kesilerek yeni tarım alanları yaratılmak istenmektedir. Bu da atmosferde ki oksijen miktarının azalmasına neden olmaktadır. Hayvan yetiştiriciliğinde önemli miktarda su da tüketilmektedir. Bir adet ekmeğin üretimi için 500 litre su kullanılırken yarım kilogram et üretimi için 7000 litre suya gereksinim duyulmaktadır. Bir insanın altı ayda duş alırken kullandığı su ile ancak yarım kilogram et üretilebilmektedir. Dünyada mevcut yaklaşık 1.5 milyar büyükbaş hayvanın çıkardığı idrar ve dışkı önemli çevre kirliliği yaratmaktadır. Yem bitkileri yetiştirilirken kullanılan gübre ve tarım ilaçlarıda çevre kirliliğini artıran bir diğer etmendir.
Küresel ısınmayı önleme konusunda sihirli bir değnek aramaya gerek yok. Atmosferdeki sera gazlarının miktarını azaltabilmeliyiz. Bu konuda hayvan sayısının azaltılması somut sonuçları olan etkin bir önlemdir. Dolayısıyla, tarımsal gıda üretiminde ve beslenme şeklimizde değişiklikler yapmalıyız. Bilim adamları kısa bir sürede gelişmiş ülkelerdeki et tüketiminin y üzde 75-80 azaltılmasının gerektiğini söylüyorlar. Haliyle tahıllar ve baklagillerin arttığı bir beslenme tarzına yönelmeliyiz. Bu kolay bir geçiş olmayacak. Beslenme açısından önemi yanında lezzetli oluşu nedeniyle et tüketimi ilgi çekmekte ve artan gelir seviyelerine bağlı olarak et tüketimi bir çok ülkede artış göstermektedir. Bu trendi değiştirmek için uygun stratejileri belirlemek ve uygulamak gerekiyor. Halkı bilinçlendirmek ve eğitmenin yanında , et üretimine vergiler getirmek, bitkisel üretimi desteklemek, iş ve okul yemeklerinde menü değişiklikler yapmak, hayvancılık sektörünü kademeli olarak küçültecek finansal tedbirleri oluşturmak gibi önlemleri planlı bir şekilde hayata geçirmek gerekiyor.
Küresel ısınma bir global tehdit olduğu için bir çok ülkede az et yemeye yönelik politikalara tepkinin fazla olmayacağını düşünürüm. Küresel ısınmanın azaltılmasına yönelik önlemler artık bir tercih konusu değil bir mecburiyet. Yeni neslin bu konuda iknası çok vakit almayacak gibi görünüyor. On gün önce New York’ da ki Birleşmiş Miletler toplantısında konuşan 16 yaşındaki Greta Thunberg, küresel ısınmanın kendi geleceklerini tehlikeye attığını sert bir dille ifade ederken bu konuda duyarsız davranan politikalara öfke duyduklarınıda vurguladı. Dolayısıyla, yeni neslin beslenme tarzındaki değişiklik önerilerine hızlı uyum sağlayacağını görebiliyoruz.
Gastronomi dünyasının gözüyle bakacak olursak az et tüketme zorunluğu tabii oldukça ilginç bir gelişme. Hızlı değişen bir dünyada mutfaklardaki değişmelerde kaçınılmaz. Az et içeren menüler gastronomi dünyasının yeni bir gündemi olacak. Dönerli, kebablı Türk mutfağını dünyaya nasıl daha iyi tanıtırız diye tartışırken artık yeni şeyler düşünüyor ve söylüyor olacağız.