Şubat ayı dünyada ölçülen en sıcak şubat ayı olarak kayıtlara geçti. Temmuz 2023 ayı içinde aynı değerlendirme yapılmıştı. Görülüyor ki sıcaklıkla ilgili rekorların artık art arda geleceği bir dönemi yaşıyoruz. Diğer taraftan, ülkemizde de olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde yağış miktarlarının şimdiye kadar kaydedilen en düşük miktarlarda gerçekleştiği de raporlanıyor. Sıcaklık, iklim koşullarına çok bağlı olan gıda üretimini etkilemektedir. Ülkemizde, tarımsal üretimde kuraklık ve susuzluğun neden olduğu verim kayıpları bazı ürünlerde yüzde 50’lere ulaşmış durumda. Tüm dünya ülkelerinde yeterli gıda miktarının teminine yönelik kaygılar artıyor.
Küresel ısınmanın tetiklediği aşırı yağışlar ve seller tarım arazilerinde toprağın verimli üst tabakasının kaybına bu da ürünlerde verim azalmasına neden olmaktadır. Sıcak havanın etkisiyle daha sık görülen orman yangınları da ekolojik dengeleri bozmakta ve gıda döngüsünü sağlayan başta arılar olmak üzere faydalı bitki ve hayvan türlerinin sayısını azaltmaktadır. Bu arada av hayvanlarını da kaybediyoruz.
Gelişmiş ülkelerde ısınmanın besin zincirinde yarattığı olumsuz etkileri telafi etme amaçlı yoğun bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Bunların başında, meyve ve sebze çeşitlerini susuzluğa daha dayanıklı hale getirme amaçlı genetik çalışmalar gelmektedir. Ülkelerin tarımsal üretimden sorumlu yöneticileri tarımın suya göre planlanması konusuna da öncelik veriyorlar. Bu çalışmalar sonucunda muhtemelen alıştığımızdan daha farklı bitkisel ürün çeşitlerini tüketeceğimiz günler gelecek.
Sıcak hava, deniz ve okyanusları ısıtarak su canlıların beslenmesinde önemli yeri olan mercan resiflerinin kaybına da sebep olmaktadır. Bunun sonucunda, su canlılarını ve dolayısıyla sudaki biyoçeşitliliği kaybediyoruz. Tükettiğimiz su ürünleri miktarı ve çeşidi azalıyor.
Küresel ısınma bitkisel ürünlerin ve özellikle meyve ağaçlarının mevsiminden önce çiçek açmasına ve daha sonra ani sıcaklık düşmeleri halinde ortaya çıkan donma hasarları ile önemli verim kayıplarına da neden olmaktadır.
Artan sıcaklıklar bitkisel ürünlerin tarla ve bahçelerde hasat edilmeleri, işleme, depolama, taşınma aşamalarında daha hızlı bozulmalarına ve dolayısıyla ürün kaybına neden olmaktadır. Sıcaklık nedeniyle oluşan gıda kaybı marketlerde, evlerde, toplu tüketim yerlerinde yani gıda zincir sürecinin tüm aşamalarında devam etmektedir.
Küresel ısınmanın olumsuz etkisi sadece verim kayıplarıyla sınırlı kalmamakta gıdaların kalitesi ve özellikle güvenliği konusunda da ciddi sıkıntılar yaratmaktadır. Sıcaklık artışı tüm gıda zincir sürecinde hastalıklara neden olan mikroorganizmaların çoğalmalarını hızlandırmaktadır. Böylece, üretilen bitkisel ve hayvansal ürünler sağlık açısından daha riskli hale gelmektedir.
Üreticiler, kuraklık ve susuzluğun neden olduğu verim kayıplarını telafi etmek için tarla ve çiftliklerde daha çok kimyasal gübre, bitki koruma kimyasalları ve veteriner ilaçları kullanmaya yönelmektedirler. Bu uygulamalar toprağın ve içme-kullanma sularının kimyasal yapısını bozmakta ve daha önemlisi gıda ürünlerinde sağlık için zararlı kimyasal kalıntılara neden olmaktadır.
Küresel ısınma nedeniyle özellikle et sektöründe önümüzdeki yıllarda bazı değişiklikler olacağı öngörülmektedir. Mevcut hayvancılık faaliyetleri sera gazları oluşumuna katkı yaparak küresel ısınmayı bir ölçüde teşvik etmektedir. Bu konuda alınabilecek önlemler arasında et hayvancılığı sektörünün daraltılması, daha az et yemeye yönelim ve et alternatifi olacak gıdaların üretilmesi konuları tartışılmaktadır. Bu konular üzerinde gelişmiş ülkelerde çalışmalar yapılmaktadır. Dolayısıyla, küresel ısınmanın gıda üretim-tüketim zincirinde neden olacağı en radikal değişikliklerin et sektöründe yaşanacağını şimdiden görebiliyoruz.