Koronavirüs salgını gündemiyle ilgili FoodinLife’a açıklamalarda bulunan Unilever Ev Dışı Tüketim Lideri Önder Arsan, “Bu bir mücadele. 8 milyar insanın virüse karşı mücadelesi. Öncelikle Çin’de başladı ve Unilever global bir firma olduğu için salgın yakından takip edildi ve biz de öncesinde önemli önlemler aldık” dedi.
Tüm dünyada etkisini sürdüren koronavirüs salgını, yeme-içme ve turizm sektörünü de olumsuz etkiledi. Tüm restoranlar ve oteller kapılarını kapatırken bu salgın firmaları da yakından ilgilendirdi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Önder Arsan, “Ofislerimiz şu anda kapalı, evlerimizden çalışmaya devam ediyoruz ve fabrikalarımız yüksek güvenlik protokolleriyle kontrol ediliyor. Unilever olarak yaptığımız ilk iş ‘bu virüsten insanlarımızı nasıl uzak tutarız’ buna bakmak oldu. En kritik tarafı da sağlık çalışanları çünkü bu virüsü en az zararla atlatabilmek için o sistemin ayakta kalması lazım. 2. ayağı ise gıda ve hijyen zincirinin kırılmaması. Tarımdan başlayıp dağıtıma kadar bütün üretimin ayakta kalması önemli. Diğer bir sorumluluğumuz da gıda zincirinin bozulmaması adına yürüttüğümüz sosyal sorumluluk çalışmalarımız. Çünkü biz ayakta kalamazsak bu gıda zincirinin bozulması söz konusu. Bu yüzden çok katı tedbirler uyguladık. Dünyada bütün ofislerimiz kapalı” açıklamalarında bulundu.
“Devletin aldığı doğru hamlelerdi”
Ev dışı tüketimi de analiz eden Arsan şu açıklamalarda bulundu: “Çin’de salgın ilk başladığı zaman yakından takip etmeye başladık. Ev dışı ve turizm sektörü salgından en çok etkilenen sektör oldu. Havacılık, otomotiv, gıda dışı tüketim, finans ve eğitim sistemi de ciddi bir şekilde etkilenmiş durumda. Çin’de gıda tüketiminin %85 oranında küçüldüğünü gördük. Daha koronavirüsle tanıştığımızda kimsenin aklından böyle bir durum geçmiyordu. Birden bire 10 gün içinde Çin’de alınan kararlar bizde de alındı. Devletin aldığı doğru hamlelerdi ama bizi oldukça etkiledi. Önce oteller etkilendi. Okulların, ofislerin kapanması catering şirketlerini etkiledi. Restoranlarda bütün zincirler kapandı. Türkiye’de 10 bine yakın küçük restoran ağırlıklı eve servis hizmetleriyle devam ediyor. Bugün itibariyle resim bu şekilde dedi.”
“Üretim konusunda arz-talep konusuna dikkat edilecektir”
Çin’in geçirdiği süreçlerden Türkiye’nin de geçeceğini ifade eden başarılı yönetici, iyileşmenin birden bire olmayacağını vurguluyor. Bir takım önlemler alınmadan müşterilerin restorana girmeyeceklerini ön gördüğünü sözlerine ekleyen Arsan, “Bu yüzden otel ve restoranların planlarını yapıp hazır olması gerekiyor. Bunun iyileşme süreci biraz zaman alacak. Türkiye’de evde yemek yapma kültürü var ama ev dışı da çok hızlı büyüyordu. Catering, pandemiden sonra istihdamda daralma, ekonomik türbülans, devletlerin büyük bir problemi olacak. Üretim konusunda arz-talep konusuna dikkat edileceğini, bu sebeple catering’in daha hızlı ilerleyebileceğini düşünüyorum. İnsanlarda eski seviyede olmasa bile sosyalleşme isteği var. Türkiye’de 1000’e yakın her şey dahil otel var, şehir otelleri var. Turizmde Mayıs-Haziran içinde yabancı turistlerin gelmesini beklemek çok pozitif olur ama Türkiye içerisinde hareketlenme beklenebilir. Şu an fine dining restoranların iyileşme süreci daha yavaş olacağını ama diğer restoranların göreceli olarak daha iyi olacağını düşünüyorum. İyileşme periyodunda alışkanlıkların farklı bir yöne gideceğini görmemiz ve Çin’i yakından takibe almamız lazım. Onlar bu süreci bizden önce yaşadıkları için sonrasında planlama bize vakit kaybettirebilir” ifadelerini kullanıyor.
“Dijital araçlarla çalışmayı uzun zamandır deniyoruz”
Tarıma dikkat çeken Önder Arsan, tarım politikalarında bütün devletlerin dikkatli olması gerektiğinin altını çiziyor. Dışarı bağımlılığı azaltıp sürdürebilir tarıma odaklanılması gerektiğini de vurguluyor. Bundan sonra planlamaların çok iyi yapılması gerektiğini de söyleyerek, “Unilever olarak esnek çalışmayı uzun zamandır deniyorduk ve dijital araçlarla çalışmaları uzun zamandır yürütüyoruz. Bu kriz periyodunda bu online eğitim platformuna yatırım yapıyoruz ve 52 bin kişi Türkiye Gıda Güvenliği’nden belgesini aldı sonrasında Diversey ile işbirliği gerçekleştirdik. Şu an sektörde kodu giren herkes bu eğitimlerden faydalanabiliyor. İnsanların virüsten dolayı gıda güvenliğinden şüpheleri var bu yüzden eğitimlerimizi herkese açtık. Şu an herkes istediği vakti bulabiliyor ve bu dönemi iyi değerlendirip kendimize yatırım yapmamız gerekiyor bu yüzden bu eğitimleri herkesin almasını öneriyoruz. Eğitimlere eskiden 50-55 kişi katılıyorken şimdi 1000 kişi katılıyor. Arkadaşlarımız bir video üzerinde çalışıyor, koronavirüsle ilgili bir video girecek sisteme. Şu an 81 ilde 52 bin mutfak çalışanına ulaşmış durumdayız. Bu işe katkısı olan bütün ortaklarımıza teşekkür ederiz. Öte yandan şu anda canlı şef desteği veriyoruz. Web sitemiz üzerinden reçete veya tedarik konusunda ne çözüm üretebiliriz buna bakıyoruz. Distribütörlerimizin ürünlerini de web sitesine koyacağız, eğer ihtiyaçları varsa tedarik edebilsinler diye. 1-2 tane daha projemiz var üzerinde çalışıyoruz. Çok sevdiğim ve özlediğim restoranlar var ve kapalılar. İkincisi, birçok işletme kapandı ve orada çalışanların bir kısmı işlerini kaybetti veya ücretli/ücretsiz izine çıkarıldı. Sağlık çalışanlarına nasıl destek olabiliriz diye düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın yönlendirdiği kamu hastanelerine Domestos, Lipton ve Knorr bağışladık. Sağlık çalışanlarına da bu vesileyle bir kez daha teşekkür ederiz” diyor.
“Gıda güvenliği ve hijyen yüksek bir kriter olacak”
İnsanların yeme-içme alışkanlıklarının da değiştiğine değiniyor Önder Arsan. Krizin ardından nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalınacağının şimdiden tahlilini yapmanın zor olduğunu da belirtiyor. “Şu an marketlerde hazır yemekler satılıyor ve bunun hacmi artıyor” diyen Arsan sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Bunları üretenler aslında catering veya merkez mutfaklar. Belki kısa veya orta dönemde o tarafa bir kayış olabilir diye düşünüyorum. Şimdi sosyal medyada evde çekilen yemek resimleri paylaşılıyor. Eskiden restoranda çekilen fotoğraflar paylaşılırdı ve tekrar buna yönelme olacaktır diye düşünüyorum. Artık gıda güvenliği ve hijyen yüksek bir kriter olacak, buna paket servis ve gel-al servisler de dahil. Eldivenlerle yemek yapılıp, paraya dokunulmayacağını daha iyi öğreniyoruz. Öte yandan herkesin farklı senaryosu var. İyi, orta ve kötü senaryolar üretiyorlar ve tahmin yapmak zor gibi. İzolasyon, sosyal mesafe ve hijyen konusunda dikkatli olursak hızlı bir şekilde normal hayatlarımıza kavuşabileceğiz. Yakın zamanda tam normal olmayacak ama nefes alabileceğiz. Eğer bu işi kötü yönetirsek maalesef bu iş uzayacak ve bu da en kötü senaryo. Şu anda Sağlık Bakanı ne diyorsa onu takip etmemiz gerekiyor. Yaptığımız şey sonuçta herkesi içeriyor. 5 senedir dijitale yatırım yapıyoruz zaten. Ürünler için de bu süreci biraz daha gözlememiz lazım ve ona göre stratejimizi belirleyeceğiz.”