Aceleciliğin söz konusu olduğu yeni dünya düzeninde sağlıklı beslenme gittikçe zor bir hal alıyor. Sağlıklı yaşamı daha kolay bir hale getirmeyi kendisine misyon edinen Chop’t, fast food beslenmenin hem lezzetli hem sağlıklı hem de uygun olabileceğini kanıtlıyor. Markanın kurucusu Can Büyükuğur ile Chop’t üzerine keyifli bir söyleşi yaptık.
“Üniversite eğitimimi ABD’nin New York şehrinde bulunan Berkeley College’da yöneticilik programını bitirerek tamamladım. Bir süre yine New York’da bulunan Zuma Restaurant’ta Yönetici Eğitim Programında çalıştım. 2018’de Türkiye’ye döndükten sonra Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) Yiyecek İçecek İşletmeciliği programını bitirdim.” Bu programın final projesini Amerika’da okurken gördüğü sağlıklı ve hızlı yiyecek zincirlerinden esinlenerek ve günümüzdeki restoran işletme giderlerini göz önünde bulundurarak ghost kitchen tarzında bir proje olarak sundu. “İlk önce Four Seasons at the Bosphorus otelinde pop up bir stand açtık. Gördüğümüz ilgi üzerine 2020 yılının başında ortağım Salih Gözütok ile Chop’t markasını Türkiye’nin ilk ghost kitchen konseptli restoranı olarak hayata geçirdik.”
En büyük hedeflerimizden biri sağlıklı beslenmenin herkesin tercih edebileceği hale getirmek
“Salata veya sağlıklı öğün denince akla gelen düşünceleri değiştirebilmeyi en önemli başarılarımızdan biri olarak görüyoruz. Örneğin bir salatanın içerisindeki tüm malzemeleri ile beraber bir lavaşa sarılıp wrap haline getirip müşterilerimize farklı bir seçenek sunuyoruz. Buradaki amacımız salad wrap ürünlerimiz ile sağlıklı beslenme düşüncesine uzak müşterilerimize alışkın oldukları bir servis şekli ile yeni alışkanlıklar kazandırabilmek. Bu sayede halkımızı sürdürülebilmesi zor olan günümüz beslenme alışkanlarından bir nebze de olsa uzaklaştırabildiğimize inanıyoruz.” Ayrıca ekliyor, “A la carte menümüzün seçeneklerini sıfır atık politikasına uymaya özen göstererek oluşturduk. Bir üründe kullanılan malzemenin fazlasını geliştirilen bir diğer üründe kullanılabilmesine dikkat ediyoruz. Paket servis siparişlerimizde oluşan atıkları minimalize edebilmek adına siparişleri gönderirken sadece tahta çatal bıçak takımları, kağıt pipetler ve kraft karton poşetler kullanıyoruz.”
“Chopt markasını, şu an yavaş yavaş benimsetmeye başladığı gibi, bir ideolojiyi müşterilerine benimseten bir marka olarak görüyorum. Kaselerimizin üstünde de yer alan sloganlarımızdan biri olan “Salad is not a meal, it is a lifestyle” yani “Salata sadece bir öğün değil, bir hayat tarzıdır” ideolojisini kendini her gün döner, hamburger, pizza vb. yemekler yemek zorunda hisseden potansiyel müşterilerimize az da olsa benimsetebilirsek biz bu projeyi bir başarı olarak görüyoruz.”
Menümüzü oluştururken seçeneklerimizi Türk halkının ve tüm dünyadaki sağlıklı yeme alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak iki tarafa da hitap edecek şekilde seçtik.
“Her zaman en iyi kalite malzemeleri kullanabilmek adına sadece belirli mevsimlere özel ürünleri kullanmaktan çekindik. Bu tür ürünleri kendi mevsimleri geldiği zaman sezonsal olarak menümüze ekleyip çıkarıyoruz. Chop’t markasının benim için en özel kılan yanlarından biri Kendi Salatanı veya Wrap’ini Kendin Yap ürünleridir. Müşterilerimiz kendi tercihlerine göre baz yeşilliklerini seçiyor ve 50 üzeri malzeme seçeneklerinden istediği malzemeleri ekliyor.”
“Sonrasında bizim için özel yapım İtalyan mezzaluna bıçakları ile arzu edilen kıvama gelene kadar doğruyoruz. Burada amacımız sektör normları olan kesilmemiş ve karıştırılmamış malzemeli salatalardan farklı bir şekilde salatanıza konulan tüm malzemelerin her lokmanızda eşit miktarda tadabilmenizdir. 15 farklı çeşit sosumuzdan favorinizi ekledikten sonra karıştırılıp isteğe göre kepekli lavaş ekmeğine sarılıp wrap halinde veya bir kase içinde geleneksel salata halinde sunuyoruz. Menümüzde bulunan, her gün değişen farklı çorba çeşitleri ve sağlıklı yancı seçenekleri ile beraber tamamı kendi üretimimiz olan rafine şekersiz içecek veya tatlı seçeneklerimiz ile öğününüzü tamamlayabiliyorsunuz.”
Şu an neredeyse tamamen insan gücüne dayalı olan gastronomi sektörünün on yıl içerisinde geliştirilen otomasyon sistemleri ile daha uygun maliyetleri olan ve hata payının çok daha düşük olduğu bir sistem yaratılabileceğini düşünüyorum. Geçen ay ilk şubesi faaliyete geçen Sweetgreen adlı konsept ile sektörün ortak sorunlarından olan reçete ve personel maliyet kontrollerini ve ürün standardizasyonu problemlerini ortadan kaldırabilecek gibi duruyor. Gelecekte benzer projeleri de ülkemizde hayata geçirmek istiyorum. Son olarak hayalleri hakkında, “Her zaman sağlıklı yiyecek konsepti yapmayı hayal ettiğimi söyleyemem ama tüm ailemin uzun yıllardır içerisinde olduğu yeme-içme sektöründe kendimi bildim bileli olmak istiyordum. Gastronomi dünyasına duyduğum bu ilgiyi yurt dışında yaşarken edindiğim sağlıklı yaşam kültürüne uyarlamak istedim. İleride de daha farklı bir den çok konsept ile profilimi genişletmek ve eski ortağı olduğumuz Istanbul Doors Restaurant Group tarzı bir şirkete sahip olabilmek en büyük hayalim.”