Heyecanla ve yoğun emekle kurulan bir hayalin çiçek açmış hali aslında Caffé dei Fiori. Mersin’de hayata geçirilen mekân, şehrin adeta modern yüzü oluyor. Bölgenin lezzet algısını yepyeni reçetelerle tekrar yorumladıklarını ifade eden Chef&Owner Halil Şimşek’le keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Mersin’de, palmiyelerin arasından gün batımına doğru araba sürerken, iyi de bir şarkı da denk geldiyse hayal kurmamak imkânsız” diyor Halil Şimşek. Caffé dei Fiori, işte bu hayalden ortaya çıkıyor. Başarılı girişimci bu süreci şöyle anlatıyor: “İtalya’da başlayan ‘cittaslow’ akımına çok uyan bir yer Mersin. Aynılaşmadan uzak ve kendi kimliğine sahip. Biz de işte o sahil yolunda hayallerimizden söz ederken, gösterişten uzak bir yer açmayı hayal ettik. Ve zamanla bu fikre aşık olduk!”
“Türkiye’de Massimo Bottura ile çalışma şansına sahip oldum”
Şimşek, yaklaşık 15 yıldır sektörde çalışmalarını sürdürüyor. Eğitimini aşçılık üzerine tamamlayan başarılı ismin mutfağa ilgisi aslında daha küçük yaşlara, anne mutfağına dayanıyor. İtalya ve Almanya’da gastronomi sektörünü farklı bir gözle deneyimle şansını da elde ettiğini belirten Halil Şimşek, “Türkiye’de Massimo Bottura ile çalışma şansına sahip oldum. Böylece kendime yaratıcılık ve modern çalışma ile ilgili ilham verici öğretiler kattım. Mutfakta ise odağımda her zaman “acı” olmuştur. Kimi zaman yaptığım tatlılarda dahi acı yerini alıyor” açıklamalarında bulunuyor.
Eşsiz lezzet resitali
Caffé dei Fiori’de her detay en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Ekibin günlük olarak tercih ettiği lezzetleri menüye taşıdıklarını da görüyoruz. “Yurt dışında ya da Türkiye’nin şehirlerinde sevip de Mersin’de alternatiflerini aradığımız lezzetleri bir araya getiriyoruz” diyor başarılı şef ve sürekli menüyü güncellediklerinin de altını çiziyor. Belçika çikolatalı profiterolden unsuz şekersiz keke, gerçek mascarpone ile hazırlanan San Sebastian cheesecake’ten diyetisyenlerin önerdiği dengeli kahvaltı ve ara öğün seçeneklerine kadar birçok seçenek mevcut.
“Kimliğimi önce reçeteye sonra tabağa işliyorum”
Kinoa salatası, rigatoni rosso gibi imza lezzetler de kısa sürede Caffé dei Fiori’nin vazgeçilmezleri arasında yerini alıyor. İçeceklerde ise; pink latte, kombucha, bubble tea, üçüncü nesil kahveler ve özel çaylar dikkat çekenler arasında. “Bu coğrafyanın öğretileri bana işlemiş durumda” diyor Halil Şimşek ve sözlerini şöyle sürdürüyor: ”Karamelli çıtır kadayıf şu an menümüzde. Lokali modernle harmanlamayı çok seviyorum! Ekmek üstü çeşitlerimiz; füme somon & ekşi yoğurt, kavurmalı ya da füme kaburga & humuslu ile kimliğimi önce reçeteye sonra tabağa işlediğimi düşünüyorum.”
Yenilikçi, rahat ve sade
Caffé dei Fiori, isminin hakkını veren çiçek gibi bir mekân. Yenilikçi, her detayı özenle tasarlanmış, rahat ve sade. Başarılı şef Caffé dei Fiori’yi “Farklı ama tanıdık, gastronomik olduğu gibi atmosferiyle de çekici, deneyimi yoğun bir yer” olarak tanımlıyor ve “Aynı zamanda Floransa’nın ara sokaklarının hissine, Paris’in elegan görselliğine ve Cihangir/Karaköy kafası rahatlığına sahibiz” diyor.
“Sağlıklı yemek trendlerine uygun bir mekân üzerinde çalışıyoruz”
Caffé dei Fiori, bir yılını tamamlamadan farklı bir lokasyonda ikinci şubesini hayata geçiriyor. Farklı şehirlerde de araştırmalar yaptıklarını belirten Halil Şimşek sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Sağlıklı yemek trendlerine uygun ve spesifik bir mekân üzerine çalışıyoruz. Bir yandan İtalyan mutfağına ve iyi pizzaya zaafım da var. Araştırmalarımız iyi pizza konusunda da devam ediyor.”