Yönetmen Maya Gallus, The Heat: A Kitchen (R)evolution ile yetenekleri ve tutkuları olan ancak kariyerleri için verdikleri savaşta cinsiyetçiliğe maruz kalan 7 kadının, safların değişmesini sağlamak için verdikleri mücadeleye odaklanıyor.
Maya Gallus, 2018 yapımı belgeseli The Heat: A Kitchen (R)evolution ile mutfakla misafirler arasındaki perdeyi kaldırarak izleyicileri gastronominin öncü kadınlarıyla tanışmaya götürüyor. New York’lu şef Victoria Blamey’in “Salatadaki frenk maydanozu gibiyiz – bir çeşit garnitür çünkü güzel görünüyor” sözleriyle kadının gastronomi dünyasındaki yeri hakkında çarpıcı bir açıklamada bulunduğu belgeselde dünyaca ünlü kadın şefler yer alıyor. Belgeselde Fransa’daki tek üç Michelin yıldızlı kadın şef olan Maison Pic’ten Anne Sophie Pic, Londra’daki Murano’nun 2 Michelin yıldızlı şefi Angela Hartnett, New York merkezli Iron Chef ve Annisa’nın eski sahibi Anita Lo, Toronto’nun önde gelen şefi Suzanne Barr, Chumley’s’in eski şefi Victoria Blamey, New York’un favori vejetaryen restoranı Dirty Candy’den Amanda Cohen’e yazar ve eski şef Ivy Knight eşlik ediyor.
Şefler, hala büyük ölçüde erkek egemen olarak görülen sektördeki var olan yoğun çalışma ortamından, sık sık nüfuz eden ve iktidarın kötüye kullanılmasına yol açabilecek “kardeşlik kültürü”nde kadın olarak deneyimlerinden bahsediyorlar. Mutfakta cinsiyet ve ırk ayrımının baskın olduğunu gözler önüne seren başarılı şeflerden Anita Lo, “Erkeklerin zafer için pişirdiği ve kadınların aşk için pişirdiği bir söz var. Ve eğer yaparsak bu nasıl yetiştirildiğimizden ve bu da sosyal yapıdan kaynaklanıyor. Ama bir aşçı olarak, gerçekten işiniz hakkında yargılanmak istiyorsunuz ve biliyorsunuz ki cinsiyetin bununla hiçbir ilgisi yok” diyor.