İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişi bulunan gül, tüm çiçeklerden farklı, çok geniş bir çerçeveye sahiptir. Hiçbir çiçeğin görmediği kadar sevgi ve öneme sahip olan gül, özellikle Divan edebiyatında zarafeti, kutsallığı, sevgiyi tanımlayan bir sembol olarak görülür. Fatih Sultan Mehmet’in Nakkaş Sinan tarafından yapılan minyatüründe dünyanın en güçlü hükümdarlarının gül koklarken resmedilmesi güç ve inceliğin yansıması olarak bilinir. Adına şiirler, şarkılar, ilahiler, maniler yazılmış kendi edebiyatını yaratmış, cennet çiçeği adını almış, hatta bülbül ile olan aşkı ile dillere destan olmuştur.
Klasik şiirlerde adından çokça söz ettiren gül, şairin zihninde sevgilinin yüzü, yanağı, ağzı, kulağına benzetilip, rengi ve kokusuyla şaire ilham kaynağı olmuş ve gül bahçelerinde öten bülbül yüzlerce yıl karşılık bulamamış sevginin simgesi olarak kullanılmıştır. Kısacası şiir ve edebiyatta kullanılan, kokusu saklanan, reçeli, lokumu, kozmetik ve tedavi edici özellikleriyle, başlı başına bir serüvendir gül.
Kısa süren mevsiminde doruğa çıkan gülün kokusunu uzun bir süre muhafaza edebilmek için ustalar gülden damıtma usulü ile suyunu elde etmişlerdir. Sonrasında ise
gül suyunun içindeki yağ taneciklerini toplayarak gül esansını elde etmişlerdir. Orta
Asya, birçok gül türünün yetiştiği yer olmasına rağmen, Batı dünyasına Anadolu
üzerinden tanıtılması ile Türkiye, gül yağının en önemli üreticilerinden birisi haline gelmiştir.
“Güller Diyarı” Isparta’nın gülcülük serüveni ise, Müftüzade İsmail Efendi’nin bireysel çabaları sayesinde 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Bulgaristan’ın Kızanlık şehrinde hariciye görevlisi olarak çalışan İsmail Efendi, koruma altındaki “Gül Vadisi”nde, gül ve gülyağı üretimini gözlemleyerek öğrenmiştir. Bir tek gül çeliğini bastonunda saklayarak Isparta’ya getirmiş ve evinin bahçesine dikmiştir. Buradan elde ettiği gül çelikleriyle 30 dönümlük arazisinde gülcülüğe başlayan İsmail Efendi, daha sonra imbik adı verilen basit sistemle ilk gülyağını 1892’de üretmiştir. Ispartalıları gülcülüğün önemine inandırarak
Isparta’nın bugünkü ününe kavuşmasın sağlayan kişi olarak “Gülcü” lakabını almıştır. Atatürk’ün Isparta’ya gelişinde verdiği talimat uyarınca, “İktisat Vekaleti”
tarafından modern gülyağı fabrikasının 1935 yılında kurulması sonucu, geleneksel
üretim yerini büyük ölçüde sanayi tipi gülyağı üretimine bırakmaya başlamıştır.
Kokulu gülün Osmanlı tıbbındaki yeri, gül ve gül suyunun tedavi edici ve doğal güzelleştirici özelliklerinin yanı sıra Osmanlı döneminde kahve ikramlarının olmazsaolmazıdır. Misafirlerin rahatlamalarını sağlamak için kullanılan gül suyunu ve kahve içimi öncesi ağızları tatlandıran sarayın en değerli reçeli olan gül reçelini yapmak için saray bahçesinde bol miktarda gül yetiştirilmiştir.
Haziran ayının ortalarına kadar, Isparta güllerin kokularının doruk noktasında olduğu bir dönemdir. Bu dönemde toplanan gül yaprakları en çok gül reçeli yapılarak değerlendirilebilir. Ancak gül yapraklarının zihinlere kazınan kokusunu çok daha farklı bir şekilde de muhafaza etmek mümkün. Eğer önümüzdeki haftalarda taze gül yaprakları temin edebilirseniz, bu yaprakları yıkayıp, çok iyi bir şekilde kurulayın. Sonra küçük bir makas yardımı ile yaprağın çiçeğe bağlandığı tarafındaki beyaz sert kısmı kesin. Bütün gül yapraklarına bu işlemi uyguladıktan sonra gül yapraklarını teker teker ister beyaz toz şeker, isterseniz de esmer şeker ile nazikçe ovun. Yapraklar hafifçe sulanmaya ve yumuşamaya başlayınca bir kavanoza mümkünse hiç boşluk kalmayacak şekilde sıkıştırarak yerleştirin. Kavanozun kapağını sıkıca kapatın ve buzdolabına kaldırın. Artık elinizde bulunan bu gül yaprakları ile hem gülün zarif kokusunu hem de lezzetini içine hapsetmiş olacak ve uzun süre muhafaza edebileceksiniz. Bu şekerlenmiş gül yapraklarını tatlılarınıza gül aroması vermek için kullanabilirsiniz. Örneğin, irmik helvası, su muhallebisi, veya sütlü tatlılar gibi birçok tatlıya eklenerek tatlıların aroması ve tadı zenginleştirilebilir. Bu kullanımların yanı sıra, gül yapraklarını ayrıca içeceklerde de kullanılabilirsiniz. Özellikle yaz aylarında limonata, şerbet gibi serinletici içeceklerde veya bazı kokteyllere eşsiz bir tat ve koku katmak için kullanabilirsiniz.