Çırağan Sarayı’nın büyüleyici atmosferi içinde dünyanın en güzel konumlarından birine sahip, Gault&Millau tarafından ödüllendirilen Tuğra Restoran, kışa özel menüsünde misafirlerini ziyafet şölenine davet ediyor.
Tuğra Restoran’ın kış menüsü, Türk ve Osmanlı mutfağının geleneksel tatlarını modern dokunuşlarla harmanlayarak misafirlerine eşsiz bir gastronomi deneyimi sunuyor. Gerdaniye Çorbası, kuzu gerdanı ve öz suyu ile hazırlanan sıcak bir başlangıç olarak öne çıkarken, Patates Dolması, şefin imza yemeği olarak ilik sos ve fıstık kreması ile sunuluyor. Soğuk ve sıcak tadımlıklar ile kış mevsiminin taze ürünlerinden hazırlanan salatalar, Osmanlı tariflerinin yenilikçi dokunuşlarla harmanlandığı sağlıklı ve lezzetli seçenekler sunuyor.
Hem Tarihten Hem Mevsimsel Ürünlerden Esinlenerek Özgün Dokunuşlar
Ana yemeklerde; Boğaz’ın incisi olarak bilinen Lüfer, rezene ve vişne püresi eşliğinde servis edilerek zarif bir tat sunarken, ağır ağır pişirilen genç dana kaburga ve kuzu küşleme, menünün yıldızları arasında yer alıyor. Sofraya lezzet katan Nezaket Külbastı, Alabaş Turpu, Testi Kebabı, Yayık Külbastısı, Düve Kuşgömü ve çok daha fazlası restoran misafirlerini şölene davet ediyor. Tatlılarda, Türk kahvesinde çikolata, süt helvası ve nar çiçeğinde incir, Osmanlı tatlarının modern yorumlarını yansıtırken; ayva tatlısı, kavrulmuş Antep fıstıklı künefe, el yapımı baklava tabağı ve fıstıklı katmer, menünün tatlı finalini oluşturuyor.
Dünyanın en itibarlı şef yarışmalarında Türkiye’yi başarıyla temsil eden şef Emre İnanır’ın imzasını taşıyan menü, İstanbul’un simgelerinden lüferin yanı sıra mevsimin en taze malzemelerinden ilham alınarak hazırlanan lezzetlerle unutulmaz bir akşam yemeği deneyimi sunuyor. Benzersiz tekniklerle hazırladığı lezzetlere hem tarihten hem de mevsimsel ürünlerden esinlenerek özgün bir dokunuş katan şef İnanır, “Kış menümüzde, mevsimin bereketini yansıtan pancar, kereviz, pırasa ve mantar gibi kış sebzelerini özenle kullanıyoruz. Bunun yanı sıra, Lüfer de menümüzü taçlandıran özel bir ürün. Hatta lüfer bir dönem Boğaziçi’nde o kadar bolca görülürdü ki bu döneme ‘Lüfer Devri’ denirdi. Onu Boğaz’ın İncisi olarak tanımlamak, Tuğra Restoran’ın zarif ruhuna ve tarihsel dokusuna çok uygun” diyor.