Tuğra Restoran, Boğaziçi’nin yaz esintilerinden ilhamla özenle hazırlanan “Şefin Menüsü” ile unutulmaz bir gastronomi yolculuğuna davet ediyor. Bu özel menüyü şef Emre İnanır ile konuştuk.
Çırağan Sarayı’nın büyüleyici atmosferi içinde konumlanan, Gault&Millau tarafından iki Toque ile ödüllendirilen, Michelin Guide tavsiye listesinde yer alan Tuğra Restoran’ın yeni menüsü, şef Emre İnanır’ın imzasını taşıyor. Şef İnanır, Boğaziçi’nin zengin tarihinden ve Osmanlı sayfiye kültüründen aldığı ilhamla, geleneksel tatları modern dokunuşlarla bir araya getirerek eşsiz bir gastronomi deneyimi sunuyor. Saray arşivlerinde yapılan uzun araştırmalar sonucu elde edilen reçetelerle oluşturulmuş menü, tarihi Çırağan Sarayı’nın ruhunu damaklara taşıyor.
Menüde öne çıkan lezzetleri de merak ediyoruz. Emre Bey, ilk olarak Akdeniz’den getirilen lagos balığıyla hazırlanıp vişne püresiyle buluşan Akdeniz Lagosu’ndan bahsediyor. Ayrıca, sıcak humus ve pancarlı kuskus ile servis edilen Kuzunun İki Yüzü tabağı da dikkat çekiyor. Bu tabak, kuzu incik ve sırt kısmıyla sunulan iki farklı lezzeti bir araya getiriyor.
Şef İnanır, közlenmiş tereyağı ve ev yapımı obruk peyniri ile zenginleştirilmiş menüsünde, nane liköründe kavun ve bademli kuru cacık, maydanoz suyuna kaplanmış elmalı turp gibi lezzetlerle misafirlerini şölene davet ettiğini belirtiyor. Beyaz kuşkonmaz ve isli sos ile servis edilen enginar, alabaş turşusu ve reyhanlı çökelek peyniri ile hazırlanan pancar, fıstık kremasında patates dolması ve boza buzlaması menüdeki diğer seçenekler arasında yer alıyor. Nar çiçeğinde incir, Türk kahveli çikolata ve damla sakızlı yanık şekerde süt helvası gibi tatlılar, menüye muhteşem bir final dokunuşu yapıyor.
Son olarak, Saray ve Kültür Tarihçisi ve Küratör Çağrı Başkurt’a menüye ilham veren sayfiye kültürünü soruyoruz. “Osmanlı İmparatorluğu’nda sayfiye, yazlık yaşam alanlarını, bahar ve yaz aylarında geçirilen huzurlu günleri ifade ediyor. Boğaziçi’nde yer alan yazlık saraylar ve kasırlar, dönemin seçkin ailelerinin yazlarını geçirdiği yerlerdi. Benzersiz kültürü ve kendine özgü mutfağıyla öne çıkan bu geleneğin önemli bir parçası olan Çırağan Sarayı tarih boyunca sayfiye sarayı olarak kullanıldı; Boğaziçi’nin serin sularında huzur ve keyif arayanlara ev sahipliği yaptı.” diyor.