Çukurova Otelciler Birliği Başkanı Tayyar Zaimoğlu: “Turizmde yurt içi sirkülasyonun sürdürülmesi gerekiyor”

Yeme-içme ve turizm sektörü koronavirüs salgınında mücadele eden en önemli sektörlerden biri oldu. Restoranlar ve oteller bir bir kapılarını kapatırken, turizm ekonomisindeki dalgalanmalar da gündemde konuşulan konuların başında geldi. Biz de FoodinLife olarak gündemin nabzını yakında takip ediyor, sektör profesyonellerinin açıklamalarına yer vermeye devam ediyoruz.

Çukurova Otelciler Birliği Başkanı, TÜROFED ve TURYİD Yönetim Kurulu Üyesi Tayyar Zaimoğlu, yaşanan krize dair açıklamalarda bulundu. Yaşanan salgını doğanın insanlara bir uyarısı olarak gören Zaimoğlu, “Dünya kendisine verilen zarara dur dedi” diyor.

“Virüs ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan pek çok değişikliğe sebep olacak”

Salgınla beraber birçok noktada değişimlerin de yaşanacağının altını çizen Tayyar Zaimoğlu, “Bir şeylerin değişeceğine inanıyorum. Bundan sonra normal düzene geçtiğimizde sürdürülebilir yaşama ve doğayı yok etmeden ve çevremize zarar vermeden yaşamaya devam edeceğiz diye ümit ediyorum. Sadece Türkiye’yi değil bütün dünyaya büyük zarar verdi. Ülkelerin ekonomik gücü ne olursa olsun şu an bu virüse karşı çözümsüz kalıyor. Bu virüsün en büyük problem olduğu yerler büyükşehirler. Köy kavramını kaybettiğimiz sürece, doğaya saygılı olmadığımız sürece biz daha çok virüsler görürüz. Artık daha organik ve doğal üretimlere ağırlık verilmesi gerekiyor. Domatesi koklayarak aldığımız döneme dönmemiz gerekiyor. Virüs hem ekonomik hem sosyal hem de siyasal açıdan pek çok değişikliğe sebep olacaktır. AVM gibi kalabalık ortamlardan uzaklaşılacağını ve eski bakkal kültürüne dönüleceğini düşünüyorum. Kalabalık yerlerdense daha butik yerler tercih edilecektir görüşündeyim” ifadelerini kullanıyor.

“En çok etkilenenler turizm ve yeme-içme sektörü oldu”

Adana’daki gelişmeleri de bizimle paylaşan başarılı isim, “Adana’da herkes evlerinde. Biz de en önemli dönem, ekim dönemi. Birçok sebze ve meyvenin ekim döneminde sorun yaşarsak ve o zinciri bozarsak gıda problemi de yaşarız gibi görünüyor. Türk halkı olarak izole olmayı başarırsak Temmuz’da geri dönebiliriz. Öte yandan yeme-içme sektörüne baktığımızda insana, hizmetle hizmet veren bir sektör. Türkiye’nin %85’i tamamen kapalı durumda ve geri kalanda sadece paket servisle işini idam ettirmeye çalışıyor. Paket servis de oturmuş bir sistem olmadığı için normal cirosunun çok altında kazandırıyor. En çok etkilenen sektörler turizm ve yeme-içme sektörü. Bizim işlerde hemen hemen hiç işten çıkarma yok, çünkü eğitimli çalışanı bulmak zor ama Haziran ayını aşacak olursa büyük zarar verir ve çok işletme kapanır. Hepimiz fedakarlık yapacağız. Sosyal ve ekonomik olarak herkes etkilenecek. Turizm sektörü için yurt dışı piyasası bitse bile yurt içi piyasasındaki sirkülasyonu devam ettirebilmemiz çok iyi olur.”

“Kendi tohumumuzu üretebilirsek, bu işten şanslı çıkacağız”

Tayyar Zaimoğlu, “Türkiye gibi müthiş bir coğrafi hazineye sahip bir ülkenin tarım alanlarını betonlaştırmaması gerekiyor” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “İnsan nüfusu artıyor ama tarım arazisi azalıyor. Bu olacak iş değil. Nüfus artışının kontrol edilmesi gerekiyor. İnanıyorum ki, sağlıklı yaşamın, doğal tüketim ve üretimin, ekosisteme zarar vermemenin önemi herkes tarafından anlaşılacaktır. Kendi kendimize yetebilirsek, kendi tohumumuzu kendimiz üretebilirsek, bu işten çok şanslı çıkacağımızı düşünüyorum. Diğer yandan salgın ilk çıktığında tatil otellerinin çoğu daha sezona başlamamıştı, açılış için hazırlık aşamasındaydı. Ve açılışını erteledi ve askıda olan çalışanları vardı. Sezon başlamayacağı için bu çalışanlar da büyük sıkıntı yaşanacaktır. Son açıklamalara göre askıda olan çalışanlara da destek verilecek. Toparlanma süreci ise bizim ülkemize bağlı. İnsanlar da hemen psikolojik olarak dışarı çıkamayacaklar, tatil yapamayacaklar. Herkes önce kendi bulunduğu şehirde sosyalleşmeye çalışacak. Temmuz’dan sonra Türkiye normale dönerse birlikte el ele olarak kurtarabiliriz diye düşünüyorum.”

“Üreticilerimize e-ticareti kullandırtacak bir model oluşturmamız gerekiyor”

E-ticaret ve dijitalleşmenin turizm ve yeme-içme sektöründe de oldukça faal olacağının altını çiziyor. Hijyen ve sağlık şartlarının da bu süreçte ön plana çıkacağına değinerek, “Bilinçli insanların hemen hepsinde ön plana çıkacak diye düşünüyorum. Organik, doğal ürünlere dönüş başladı. Farkındalık yaratan organizasyonlar artacak. İnsanlarda farkındalığı ne kadar çok arttırırsak gelecekte ülkemiz açısından daha doğru noktalara varabiliriz. Köylülerimize, üreticilerimize e-ticareti kullandırtacak bir model yapmamız lazım. Türkiye’de denetlemeleri ve düzenlemeleri oturtmamız gerekiyor. Aslında Türkiye son 10 yılda büyük yol aldı. İlhan Koçulu, yok olmak üzere olan Kars gravyerini ve peynirlerini tekrar ortaya çıkardı ve bölgeye de çok büyük faydası oldu. Bu virüsten çok şey öğrenmemiz gerekiyor. Belki her şey dahil oteller sorgulanmaya başladı. Hijyen ve sağlık kurallarını nasıl daha öne çıkarabilecek bir sistem kurabiliriz diye düşünüyoruz. Büyük değişikler yaşanacak ama önceliğimiz bu virüsten sağlıklı bir şekilde çıkmak olacak” diyor.

“Turizm sektörünün ayakta kalması gerekiyor”

Turizm gastonomisinin krizden ne kadar etkileneceğine de değinen Tayyar Zaimoğlu sözlerini şöyle noktalıyor: “TURYİD olarak yapılan bir çalışma var. Kaya Bey bir ekiple çalışıyor. Virüs olmasaydı 25 Mart’ta GastroEkonomi Zirvesi olacaktı ve bu zirvede rotalar olacaktı. Trakya olacaktı mesela ve başka rotalarda olacaktı. Türkiye’nin rotaları olması gerekiyor. Adana, Mersin, Antakya, Gaziantep şeklinde bir rota oluşturduk. Mardin, Şanlıurfa, Diyarbakır ayrı bir rota. Kars, Ardahan, Iğdır ayrı bir rota. Batı Karadeniz ve Doğu Karadeniz gibi birçok farklı rotalar çıkarabiliriz. Benim sunduğum bir projede gastronomi treni ile belli bölgelere trenle gidilerek oranın köylerinde, oraların yöresel yemeklerini tatmamız gerekiyor. Dünyada çok güzel yerler var ama kendi ülkemizde keşfetmemiz gereken çok şey var. Gastronomi ile turizmi birleştirdiğimizde çok güzel rotalar çıkacaktır diye düşünüyorum. Öte yandan biz hijyen konusunda çalışmalar yapıyorduk. Ama bu virüsle bizim de farkındalığımız arttı. Gelecekte turizm ve restoran sektörlerini aydınlatacak çalışmalara başlandı. Ama hemen olacak bir şey değil, uzmanlarla çalışmamız gerekiyor. İşletme körlüğü denilen bir şey vardır ve herkes şu an bundan kurtuldu. Şu an herkes yaptığı işin artılarını, eksiklerini sakin kafayla düşünüyor. Bu virüsten sonra umarım doğru adımları ve nerelerde yanlış yaptığımızı çıkarırız. Hizmet sektörü baktığımızda ise Türkiye’deki sektörlerin içinde %15’ini hizmet sektörü tamamlıyor. Arka planda tarım var. Turizm sektörü arka planda 54 sektörü etkiliyor. Çalışan insanların çoğu turizm ve yeme-içme sektöründe. İstihdamı en çok yaratan sektör bu ve bu sektörün öyle ya da böyle yaşaması gerekiyor.”

Sosyal Medya'da Paylaşın