Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı: “Değişimler bizim yeni normallerimiz olacak”

Gündem Değerlendirmeleri’yle yeme-içme ve turizm sektörünün oldukça etkilendiği koronavirüs sürecini ve son gelişmeleri sektör profesyonellerinden dinlemeye devam ediyoruz. Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, FoodinLife’a yaptığı açıklamada, “Ülkeler kendine yetme anlamında hamle yaparken ilişkilerini de sağlamlaştırmaya çalışacak” dedi.

Koronavirüs salgını hem dünyada hem de Türkiye’de etkisini sürdürmeye devam ediyor. Hayatı durma noktasına getiren virüs, insanların sosyalleşme alanlarından biri olan yeme-içme sektörünü de etkisi altına almış durumda. Salgının ve getirdiklerinin sektör üzerindeki etkilerine değinen Murat Kolbaşı şöyle devam ediyor: “1992’den bu yana her sene en az 2 ayımı Çin’de geçirdiğim için Asya hakkında bir bilgim oluştu. Bizler salgınla beraber ilk günden bu yana Çin’i yakından takip ediyoruz çünkü orada yapılanlar bizim için rehber görevi taşıyor. Çin’de süreç boyunca en ciddi oldukları konu teması engellemekti. Güney Kore teması engelleyerek sokağa çıkan bireyleri yakından kontrol etti. Batı’nın Asya gibi sert müdahale etmemesi durumu vahim hale getirdi. Biz son birkaç haftadır Çin’deki üreticilerden tarih almaya başladık. Fabrika %100 kapasite değilse bile %60-70 kapasiteyle çalışmalara başladı. Oradaki dostlarımız yavaş yavaş toparlanma olduğunu söylüyorlar ama turizm hâlâ canlanamadı. Ama Çin üretimi toparlar hale geldi ve halk yavaş yavaş sokağa çıkmaya başladı. Dünya tarih boyunca pek çok şey atlattı ve bunu da atlatacağız.”

“Dijital değişimler olacak”

Turizmin canlanmasıyla ilgili görüş bildiren Kolbaşı, Çin’in yoğun hareket eden bir ülke olduğunu vurgulayarak, Çinli turistleri Türkiye’ye çekmek için odaklanılması gerektiğini söylüyor. “Çinliler deniz ve güneşe değil kültüre geliyorlar” diyen başarılı yönetici, “Dünyadaki ticaretin %50’sini Amerika ve Çin yönetiyor. Bu süreçten sonra dijital değişimler olacak. Belki sanal ortamda fuarlara gideceğiz. Evlerde restoran ortamlarının yaşanması gibi bazı değişimler söz konusu olabilir. Bu değişimler bizim yeni normallerimiz olacak. Öte yandan dünyada Avrupa Birliği gibi ülkeler arasındaki birliklerin biteceğini ama yeni modelle yapılacaklarını düşünüyorum. Ülkeler kendine yetme anlamında hamle yaparken ilişkilerini de sağlamlaştırmaya çalışacak. Çin, 100’e yakın ülkeyle ilk sırada ticaret yapıyor. Amerika ile Meksika gibi ülkeler arasında ticaret bağları kesilmeyecek ama yeniden yapılandırılacak; bu ilişkiler kesilmez” diyor.

“Arzum’un Çin pazarında da bulunmasını istiyoruz”

Murat Kolbaşı, Küçük Elektrikli Ev Aletleri sektörünün bir değişim yaşadığına da değiniyor. Sektöre ilk başladığında en ciddi rakibinin Çin olduğunu söyleyen Kolbaşı, Çin’i ve Çinlileri daha iyi tanımak, iletişimi ve ticareti bir adım öteye taşımak için Çin’e gittiğini ifade ediyor. Çin’e ilk olarak 1992 yılında gittiğini ve çok önemli bir üretim merkezi olduğunu söyleyen başarılı isim,” Ürünlerimizin 3 milyon adeti Türkiye’de üretiliyorken, 1 milyon adedi Doğu Avrupa ve Asya Pasifik’de üretiliyor; toplam 4 milyon ürün adediyle de Türkiye pazarında adette pazar lideriyiz. Bundan sonra teknolojiyi artırabilenler, sanayisi gelişmiş ülkeler ile işbirliklerini arttıracaklar. Biz de kendimizi geliştirip inovasyon ile öne çıkmaya çalışacağız. Türkiye’yi ön plana çıkarabilecek Türk kahvesi gibi kültürel değerlerimizi teknoloji ile birleştirip, dünyaya yaymaya çalışacağız. Biz de Arzum’un Çin pazarında bulunmasını istiyoruz. Hep birlikte bugüne kadar satın almak için gittiğimiz Çin’e, satmak için gitmemiz gerekiyor. Türk mutfağının, cafe’lerimizin, restoranlarımızın ve  ürünlerimizin Asya Pasifik’te ve Çin özelinde yer almasını sağlamamız lazım. ‘En iyi Türk kahvesi, Türk kahve zincirlerinde içilir’ dedirtmemiz lazım. Ben Çin’le olan ilişkilerimizi yeterli görmüyorum, eskisine oranla çok daha iyi, gelişme var ama ilişkilerimiz daha çok geliştirmeliyiz.” diyor.

“Paylaşmayı, şeffaflığı, güveni ve sosyal yardım projelerini öne çıkaranlar kazanacak”

Bundan sonraki süreçte paylaşımı öne çıkaran firmalar ve liderlerin başka yerlerde konumlanabileceklerinin de altını çizen Murat Kolbaşı şu cümleleri kuruyor: “Dünyayı hepimiz paylaşıyoruz, paylaşan markalar ve liderler öne çıkacaklar. Diğer tamamlayıcı ise şeffaflık ve güven.  Yapı şeffaf ve güvenilir olmalıdır. Örneğin bazı restoranlarda mutfağın açık olması hijyen konusunda müşterilere güven veriyor. Diğer bir konu ise, sosyal yardım projeleri biraz karıştı gibi geliyor. Bir marka bir olay ile ilgili bir şeyi ele alıyorsa, onunla ilgili ürünleri veya çalışmaları ve süreklilik olması gerekiyor. Sosyal duyarlılık çok önemli. Paylaşmayı, şeffaflığı, güveni ve sosyal yardım projelerini öne koyan kişiler kazanacaktır. Veriye de önem vermemiz şart. Çalışanlarımızın, ürünlerimizin, ne iş yaptığımızın datalarının elimizde olması gerekiyor. Bir marka uluslararası olmak istiyorsa girdiği sektördeki tüm dünya datasına hakim olması gerekir.”

“Michelin yıldızlı restoranların menülerine Türk kahvesinin girmesi gerekiyor”

Arzum’un 6 farklı kategoride 250 çeşit ürünü bulunuyor. Firma, iş hacminin %20’sini Türk kahvesi çerçevesi içinde oluşturuyor. Türkiye’de Türk kahvesinin restoran ve cafe’lerde servis edilmediği bir dönem yaşadıklarını ve bunun nedeninin ise teknolojiyle birleştirilmediği olduğunu söylüyor Kolbaşı ve sözlerini şöyle devam ettiriyor: “Biz ilk elektrikli cezveyi 2002’de yaptık ve çok yüksek adetlerde satmayacağını düşünürken çok güzel satış sağladık. Sonrasında Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği olarak UNESCO’ya gittik ve UNESCO ilk defa sıvı bir içeceği bir ülkenin  somut olmayan kültürel mirası olarak kabul etti. Türk kahvesinin dünyada bilinirliği ve ağırlığı var; bunu yaptığımız tüm temaslarda çok net olarak gördük. Türk kahvesini fincana servis edebilen makineyi 6 sene önce yaptık. Ülkemizi tanıtmasının yanında en çok satan ürünümüz bu oldu. 40 farklı ülkeye satıyoruz ve birçok ödül de aldık. Yurt dışında biliniyordu ama yapamıyorlardı biz de bu duruma çözüm getirdik. Uluslararası kahve zincirleri menülerine Türk kahvesini almıyorlardı çünkü servis süresi olarak uzun görüyorlardı, biz bu algıyı kırdık. Artık Türk kahvemiz, bizim makinamızla veya değil Starbucks menülerinde de yer alıyor ve bu durumdan dolayı son derece memnunuz. Bundan sonra daha stratejik hamleler yapmamız gerekiyor; kahve zincirleri, 5 yıldızlı oteller ve Michelin yıldızlı restoranların menülerine Türk kahvesinin girmesi gerekiyor. Türk kahvesinin tanıtılması için ya buradaki üreticinin pazarını yurt dışında genişletmesi lazım ya da oralarda üretime geçmesi lazım. Bizim kültürümüze hakim olmamız gerekiyor. Lokum mesela bizim en önemli değerli ürünümüz ama biz ne kadar sahip çıktık. Öte yandan tüm dünyada AVM’lerden bahsediliyor. Dünyada pek çok son teknoloji AVM var ama ilk 2 alışveriş merkezi bizde: 1460 yılında kurulmuş olan Kapalı Çarşı ve 1660 yılında kurulmuş olan Mısır Çarşısı ile tarihi ve kültürel değerlerimizi öne çıkartmalıyız, teknoloji ile desteklemeliyiz.”

“Sağlık çalışanlarına su ısıtıcı, Türk kahvesi makinesi gibi ürünler gönderdik”

Koronavirüs salgını süresince sağlık çalışanlarının üstün başarı ve özverisi büyük alkış topladı. Yapmış oldukları fedakarlıklardan dolayı sağlık çalışanlarına teşekkürlerini sunan Murat Kolbaşı, “Bütün toplum sağlık çalışanlarının önemini umarım unutmaz. Biz de sağlık çalışanlarına kullanmaları için su ısıtıcı, Türk kahvesi makinesi gibi ürünler gönderdik. Ve yine ekipmanda sıkıntı olduğu söylendi. Siperliğin Çin’deki ilişkilerimizden önemli olduğunu biliyorduk çünkü hasta kişiyle ilişkiyi kesen ilk malzeme. Bunun için üretime geçtik ve çok güzel bir ivme yakalandık ve siperliği tamamen bağış şeklinde sağlıkçılara ve ihtiyacı olan kişilere verdik. Karşılıklı diyalog ile başladı çalışmalar. İhtiyaç duydukları şeyi söylediler, bizde elimizden geleni yaptık” diyor.

“Türkiye’deki aile işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için TAİDER’de bir araya geldik”

Kolbaşı son olarak İsviçre’de Family Business Network International’ın bir uzantısı olarak, 2012’de Türkiye’de 40 farklı aile şirketinin kurmuş olduğu TAİDER’den de söz ediyor. Organizasyonda 202 tane üye firma olduğunu ifade eden başarılı isim, “202 firmanın toplam cirosu 100 milyar TL civarı kadar ve 200 bin kadar da istihdam sağlıyoruz. Aile işletmelerinin en önemli özelliği sürdürülebilir olmaları. Çünkü aslında aile işletmeleri en önemli markaların sahipleri. Bu firmalar büyüdükçe ülkenin de algısını değiştiriyor. Bu yüzden Türkiye’deki aile işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlamak için bir araya geldik. Her kasım ayında zirve yapıyoruz ve önemli aile işletmecileri, yöneticileri konuşmalar yapıyor ve bu zirve dışında da ara ara toplantılar yapıyoruz. 18 farklı ilden üyemiz var. Fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bizim önceliğimiz aile işletmelerinin sürdürülebilir olmasıdır. Problemleri birlikte çözme, fikir alışverişi yapma ve hep birlikte problemleri aşma üstüne odaklanıyoruz” açıklamalarında bulunuyor.

Son olarak şunları söylüyor: “Tüm okuyuculardan şunu rica ediyorum; korona salgını bittiğinde eski günlerdeki gibi yurt dışına seyahatler başladığında, her bir Türk vatandaşının yurt dışında cafe ve restoranlarda muhakkak Türk kahvesi siparişi vermelerini; menüde yok ise de farkındalık yaratmaları adına yine de sipariş etmelerini önemli buluyorum.”

 

Sosyal Medya'da Paylaşın